Sezai Keskin
Sezai Keskin BİZ GÖZLERİMİZİ NEREDE KAYBETTİK?

BİZ GÖZLERİMİZİ NEREDE KAYBETTİK?

"Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir." (MÜMİN,19)

 *
Küçük çocuk, baloncuyu büyülenmiş gibi takip ederken şaşkınlığını gizleyemiyordu.
Onu hayrete düşüren şey, “Bizim eve bile sığmaz” dediği o güzelim balonların adamı nasıl havaya kaldırmadığıydı. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve:
- “Biliyor musun, benim hiç balonum olmadı!” dedi.
Adam çocuğu şöyle bir süzdükten sonra:
- “Paran var mı?” diye sordu, “Sen onu söyle!”
Çocuk:
“Bayramda vardı.” Diye atıldı, “Önümüzdeki bayram yine olacak!”
Adam:
“Öyleyse bayramda gel!” dedi.
- “Acelem yok, ben beklerim” dedi çocuk. Çocuk sessizce geri döndü o ana kadar balonlardan ayırmadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Birkaç adım attıktan sonra elinde olmadan tekrar onlara baktığında gözlerine inanamadı. Balonlar her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı.
Çocuk olup bitenleri büyük bir merakla takip ederken, baloncu ona doğru dönerek:
“küçük” diye seslendi. “Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm!”
Balonları için yapılan teklif yavrucağın aklını başından almıştı. Koşarak ağacın altına doğru yöneldi ve ayaklarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine adım adım yaklaşırken duyduğu heyecan, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Sincap çevikliğiyle balonlara ulaştığında bir müddet onları seyretti ve dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı.
Ancak balonlardan birisi iyice sıkıştığından diğerlerinden ayrılmış ve ağaçta kalmıştı. Çocuk onu kurtarmaya kalkışsa dikenlerden patlayacağını çok iyi biliyordu ister istemez balonu yerinde bırakıp aşağıya indi ve adama dönerek:
“Birini bana verecektiniz…” dedi, “Hangisi o?”
Adam çocuğu süzdükten sonra şöyle dedi:
“Seninki ağaçta kaldı evlat! İstersen çık al.!”
Çocuk bu sefer ayakta bile duramadı. Kaldırım kenarına oturup baloncunun parlayan balona uzun uzun baktı ve:
“Olsun!” diye mırıldandı. “Olsun! Ağacın üzerinde kalsa da, bir balonum var ya artık!”
*
Her şey duygularımızda gizlidir. Doğru görmek, güzeli görmek yaşamayı hak etmektir.
Görmek… Elinden uçup giden balonunu bir ağacın en tepesinde gören çocuk mutlu olabilir mi? Evet. Bu, o çocuğun görebilme ve hissedebilme kabiliyetine bağlıdır. Kişi nereyi görüyorsa oradadır; nasıl görüyorsa onu yaşıyordur… Görünene göre karar verenler, ne kadar az şey gördüklerini bilmeyenlerdir. İyi görürsek, iyi yaşarız. Bir şeydeki güzelliği göremememiz, o güzelliğin olmadığı anlamına gelmez. Eskiden önüne bakardı, sonra gözler yavaş yavaş yerden yükseldi, o yükseldikçe namus alçaldı. Ve bir gün o gözler şeytanın kirli eline düştü, gözler eline düşer de, yürekler düşmez mi? Şeytan yüreklerimizi nasıl da evirip çevirdi. Ve artık, kirli gözlerle bakıyoruz ve kirli yüreklerle yaşıyoruz. Gözlerimizi kaybettik. Ondandır güzel çiçekleri göremeyişimiz, ondandır mavilerde yüzmeyi, yeşillerde koşmayı bilmeyişimiz. Şimdi gözlerimizi arama zamanı... Herşeyi siyaha boyayan karanlık içinde, bir kırmızı gülün yaprağındaki yağmurdan artan damla yüklü gözlerimizi çığlık çığlığa aramalıyız. Kardeşler! Önce gözlerimiz kirlendi sonra ellerimiz, sırası ile bedenimiz kirlendi ve temizlik başlatmazsak eğer neslimiz de kirlenecek! ‘’Göz hâl sahibidir, kulaksa dedikodu.’’ der MEVLANA. Sözleri unutmak kolay. Peki ya gözleri? Gözler ve sözler ikisi de bir şeyleri gizler. Sözler ne kadar inkar etse de gözler her şeyi bir bir söyler… Biri eğer gözlerini sizden kaçırıyorsa; bilin ki o gözlerde size ait bir şeyler vardır. Bir bakış bazen şifa bazen zehirli oktur. Bir bakışın kudreti bin lisanda yoktur. Nice bakışlar var saatlerce ağlatır, nice bakışlar var gözlerle yemin ederler. Çünkü kalpten kalbe giden yolun ilk durağı gözlerdir.   

Gecenin horozu Ay’ın beyaz gümüşlerini kar tanelerinin çiçeklere toz serper gibi savurduğu kılıcı yüzümüze değmiş midir acaba?
Güneşin altın gözleri çamurla kirlenmiş gözyaşlarımıza değmiş midir ki acaba…?
Bu yazıyı okuyanlara da değmiştir ümit ederim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sezai Keskin Arşivi