Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal KİRLİ OYUNLAR

KİRLİ OYUNLAR

          Son aylarda dünyada gelişen olaylara bakılınca, siyasi gelişmelerin öne çıktığı, ABD, İngiltere, Almanya, Çin ve Japonya beşlisinin yazıp, ne pahasına olursa olsun mantığından hareket ederek kendi çıkarlarına göre kurgulayıp sahneye koydukları bir süreci yaşıyoruz. Dünyanın geri kalan kısmının kendilerine biçilen role uygun davranması gerektiğini düşünen bu beşlinin sahneye koydukları oyunun dışına çıkılması oranında, dünyada etnik, dini, mezhep, ekonomik ve siyasi sorunlar artacaktır. Üstelik bu beşlinin başını çektiği grup, dünyanın ekonomi pastasından neredeyse dörtte üçü kadar pay aldığı düşünüldüğünde ve bu ülkeler petrol, doğal gaz, değerli madenleri ele geçirme gibi çıkarları söz konusu olduğunda, yerine göre insan hakları, nükleer silah üretilmesi, terör örgütlerinin desteklenmesi gibi marjinal varyasyonlara girmekten dahi çekinmemekte, üstelik bunu da demokrasi adına yaptıklarını pişkince belirtmekten de geri durmamaktadırlar. Çok kısa süre önce İngiltere eski başkanı Blair’in Irak’a açılan savaşta, hata yaptıklarını sadece “pardon” diyerek açıklaması hafızalarımızda tazeliğini korumaktadır. Peki, sadece Orta Doğu petrollerine çökmek ve o bölgede sürekli bir kaos ortamının sürdürülmesi amaçlı çıkarılan uydurma savaşta, ölen binlerce masum çocuk, kadın, yaşlı, gencin hesabı soruldu mu? veya Türkiye başta olmak üzere birkaç ülke dışında gündeme getiren oldu mu? Cevabı kocaman bir hayır. Günümüze geldiğimizde ise, tabir yerindeyse “ düğün değil bayram değil eniştem beni niye öptü ” misali, bir gece içinde Katar’a ambargo uygulayan ülkelerin ve destekçilerine bakıldığında, yaklaşık otuz yıl önceki senaryonun yine sahneye konulduğu açıkça ortadadır. Terörü desteklediği gerekçe gösterilerek Arap ülkeleri tarafından ambargoya maruz kalan ve başta ABD tarafından da desteklenen Katar konusu, kısa zamanda çözüme kavuşturulmaz ve bir sonuca ulaşılmazsa, ayrık otu hesabı tüm Arap, Orta Doğu, İran hatta Türkiye’ye kadar birçok ülkenin, birbirine girmesi durumunu ortaya çıkaracaktır. Böyle bir sonuç ise, esas amacı bu bölgedeki petrolü iç etmek düşüncesindeki ABD, Almanya, İngiltere gibi batılı ülkeler için bir taşla birkaç kuş vurması anlamına gelmektedir. Bu bölge ülkeleri bir yandan çatışma ortamında tutulduğu için potansiyel büyüme hızını yakalayamamakta (Gayri Safi Yurt İçi Hasıla Açığı vermekte), diğer yandan da siyasi, etnik ve mezhepsel hassasiyetleri kaşınıp yara haline getirildiğinden, orta ve uzun dönemde kaos ortamından kurtulamamaktadırlar. Küresel bazda tekel durumunda oldukları görsel ve yazılı iletişim araçlarıyla da kamuoyunu istedikleri gibi düşünmelerini de sağladıklarından, tereyağından kıl çeker gibi kendilerini kurtararak, yine tüm suçu bölge ülkelerinin üzerinde bırakmaktadırlar. Düz mantıktan yola çıkacak olursak, ABD’nin kendi çıkarlarına göre DEAŞ terör örgütüne karşı bir başka terör örgütü olan YPG’yi desteklemesi bir sorun teşkil etmezken, Katar’a DEAŞ’ı destekliyor ithamıyla bazı ülkeler tarafından ambargo uygulanması, bunun da ABD tarafından pişkince desteklenmesi hangi politika mantığıyla izah edilebilir? Aynı şekilde israil’in nükleer silaha sahip olması sorgulanmayıp olağan kabul edilirken, İran’ın nükleer silah üretimi için uranyum zenginleştirme projeleri ABD’nin öncülüğünde ciddi yaptırımlarla engellenmeye çalışılmaktadır.

          ABD ve AB ülkeleri tarafından bu kadar açık haksızlık ve tarafgirliğin olduğu bir ortamda, iktisadi gelişmelerin uzun dönemde istikrarlı bir seyir takip edeceğini düşünmek fazla iyimserlikten öteye geçmeyecek bir beklentidir. Katar ambargosunun çözüme kavuşmaması ülkemizi önemli derecede olumsuz etkileyecektir. Ülkemize önemli yatırımlar yapan Katar’da, önemli inşaat firmalarımız büyük işler almışlardır. Karşılıklı ekonomik ilişkilerin ciddi rakamlara ulaştığı Katar’da, ablukanın bir an önce sonuçlanmaması, Türkiye’ye diz çöktürme adına dolaylı olarak yapılan bir uyarıdan başka bir şey değildir. Anlaşılıyor ki, hem ülkemiz hem de bölge ülkelerine yönelik,  batılı ülkeler orijinli kumpas ve kirli planların uygulamaya konması devam edecektir. Ülke olarak uyanık olmak ve gelişmeleri yüzeysel değil derinlemesine irdelemek, bizi gelecekte daha güçlü kılacak en önemli kazanımımız olacaktır. 

             

          Soru: Negatif faiz oranı uygulayan ekonomilerde tasarruflar değerlendirilir mi? Neden? 

          Sözün Gözü: Mutlak kaybeden yalanla kazandığını zannedendir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi