MESELESİ OLMALI İNSANIN
Var mı bir meselen? Mesela aklına gelince uykunu kaçıracak kadar dert edindiğin, kapatınca gözünü kalbinle gördüğün, uğruna kavgaların en büyüğünü yapabileceğin bir mesele… Seni bu hayata sapasağlam bağlarken öte dünyanın varlığını mütemadiyen zihninde canlı tutan bir mesele…
Bir meselen yok mudur seni “sen” olarak var ederken “ben” olmaktan kurtaran? Yok mu meselen aradığın anlamı bulman için sadağına alacağın bir ok keskinliği? İşte budur aradığımı bulmanın yolu diyecek kadar yüksek bir mevzun olmadı mı hiç? Misal hiçbir gözyaşı şu fani bedenim için dökülmesin gibi bir meselen olmadı mı ve gözyaşını “aşk” için dökmek gibi bir meseleyi hiç almadın mı dünyalığına?
Bir meselesi olmalı insanın basit değil ama sade, imkânsız değil ama varsın zor olsun. Bir meselesi olmalı insanın, meselesine sahip çıkabilecek kadar güçlü ve kararlı olabilmek gibi örneğin.
İyi bir “insan” olmanın yollarını aramak olabilir meselen. İyi nedir kime göredir gibi soruların vakit harcamasına izin vermeden “iyi, iyidir” deyip özden söze, manadan maddeye iyi olmak gibi büyük bir meseleyi sahiplen.
Çivisi çıkmış olabilir şu köhnemiş dünyanın, çiviyi sökenlerin de insan evladı olduğunu unutma ve senin de o çiviyi yerine çakabilecek insanlardan birisi olduğunu mesele edin. Büyük gelmesin, ulaşılmaz, imkânsız görünmesin nitekim bir keser ve çivi hemen köşedeki nalburda vitrinde. Selam ver o nalbura belki senin meselen budur, selamı selamette olarak ver ve yay selamı her gördüğüne.
Seni senden alıp kendi gündemlerinin konusu edenlerle uğraş, mesela beyhude uğraşların, vakit düşmanlarının karşısına dikilmek meselen olsun. Mevzuların derin ve anlamlı, konuşmaların anlaşılır ve öz olsun. Yazdıklarının çizdiklerinin bir hikayesi yüreğe dokunan bir tarafı olsun. Şiir, meselen olsun. Şairlerin sokaklarımızda neden dolaşmayı bıraktıkları, gönül hanemizden neden çıkıp gittiklerini mesele edin.
Son çağın,insanı ve insani değerleri sahte ve ışıltılı dünya vaatleriyle sıradanlaştıran, örseleyen ve küçümseyen hızına ve hazzına karşı, biricik olmanın farklı ve nadide olmanın bilinci meselen olsun.
Meselesi olmalı insanın, ayakta tutmalı, dinamik ve uyanık tutmalı. Ulvi bir gayenin, büyük bir idealin, umut dolu bir cesaretin elinden tutmasına izin verip o meselenin peşinde olmalı. Meşgul etmeli zihnimizi ve meşguliyetimiz öne geçmemeli meselemizden.
Sokakta gördüğün bir çocuk meselen olsun. Soğuk üşütür mü, sıcak yakar mı, ailesi var mı sorularını sıkça sor kendine. Tutabilmek bir çocuğun elinden ve uçup gitmek bir uçurtmanın peşine. Bir çocuğun açlıktan kıvranırken başka bir yerde başka çocukların obezite ile savaşmasını mesele yap kendine. Bunca dünya insanının az bir insana hizmet etmek zorunda oluşunu mevzu edin tüm krallıklara inat.
Hani bir sokak kedisi, bir çiçek nesli tükenmekte olan, bir ormanın son ağacı… Bir meselesi olmalı insanın. Çok mu uzak geliyor bunlar sana? Kendinden başla o zaman. Yalan söylememeyi dert edin misal, hak ve adalet meselen olsun. Makamından, mevkiinden, gücünden, kalabalıklarından dolayı bir kimseye ya da bir zümreye hakkı olmayanı vermeye çalışanlardan uzak durmak olsun meselen.
Sözün pırıltılı ve cazibeli cihetine kapılmadan özü ve manası ile uğraş misal. Benim doğrumu işaret ediyorsa benimdir değilse o sözü de o sözü söyleyeni de kabul etmem mümkün değildir demek bir mesele sahibi olmak değildir nitekim.
Bir meselesi olmalı insanın. Anlamlı ve derin, içli ve cesaretli, güçlü ve adil. Büyüklüğü ya da küçüklüğü ile ölçüye gerek duymayan. Az bir pahaya satılmayan. Zor olduğu doğrudur imkânsız diyorsan inançlarına dönersin. Sen yeter ki meselenin doğruluğuna ve hak oluşuna bak. Nitekim asıl mesele istikamet üzerine kalabilmektir hem de emredildiği gibi.