Kılıçdaroğlu, Sabır Taşımızı Çatlatıyor
Biliyorsunuz bizim evlere şenlik, gafları boyundan büyük, komedi, çapsız mı çapsız, üç koyun versen güdemeyip kurda-kuşa yem edecek kabiliyette olan bir ana muhalefet liderimiz var. Bu liderimiz, hesap uzmanıdır da haa!!! Grup toplantılarında, eline kimin tutuşturduğu belli olmayan, yalan yanlış bilgilerle dolu dosyalarla atışa geçer. Yalan ve iftiralarından dolayı da yüklü miktarlarda tazminat öder. Parti yönetimi dayanamaz, bununla ilgili fon kurar. Bu fonda, partililerin vereceği bağışlardan biriken para ile Kemal ağanın yalan ve iftira isnatları neticesinde mahkemelerce hükmedilen tazminatlar ödenir.
“Tayyip Erdoğan dünya lideri olur da ben niye olmayayım” diyerek Ana muhalefet Partileri Dünya liderliğine soyunan beyimiz, kimin mesleğinde uzman, kimin değil, bunun da ince hesabını yapma kabiliyetindedir. Hesap uzmanı dedik ya canım. SSK’yı batırmış olması onun kalitesinden, kalibresinden ve uzmanlığından bir şey kaybettirmiş değildir(!).
Eğer bir savcı, bu beyin yandaşlarından bir gazeteci, politikacı veya iş adamı gibi birine soruşturma açar ve tutuklama kararı verirse, grup toplantısında pür hiddet kürsüye fırlar. “Kusura bakma senin gibi savcı olmaz, sana savcı denmez” diyerek, sadece hesap uzmanı (!) olmadığını aynı zamanda Roma Hukuku, çağdaş hukuk, uluslararası hukuk ve muhakeme-asliye-ceza-ağır ceza ve ticaret gibi hukukun diğer dallarında da tartışmasız otorite olduğu için (!), yaptığı kalite kontrolü sonucu hemen kararını vermiştir: “Senden savcı olmaz.”
Eğer bir hâkim, bu beyefendinin fikir havzasından biriyle ilgili tutukluluğunun devamı veya kesinleşmiş hapis hükmü vermişse yine aynı hukuk birikimini (!) konuşturarak “Hiç kimse kusura bakmasın senden hâkim olmaz, sana hâkim denmez” deyip masaya vurarak arslanlar gibi kükrer. Bunları söylerken gözleri yerinden fırlayacak gibidir, yüzünden düşen de bin parçadır.
Eğer bu savcı ve hâkimler, Kemal ağanın adamlarından birini salıvermişse, “Savcı ve hâkim dediğin böyle olur” birikimini (!) konuşturur ve iltifatlar yağdırır. Bunları söylerken gözleri çakmak çakmaktır.
Bir ilimizin valisinden, işine gelmeyen bir icraat görmüşse, “Hiç Kusura bakma senden vali olmaz. Sen devletin valisi değil, AKP’nin valisisin” yaftalamasını yapar.
Geçtiğimiz 24 Kasım, Öğretmenler Günü idi. Aynı zamanda o gün partilerin grup toplantıları da vardı. Bu sefer eğitim uzmanlığını(!) devreye soktu, kürsüye fırladı masaya bir yumruk attı ve şu altın sözlerini (!) sarfetti: “Hâlâ iktidarın peşinden giden varsa, kusura bakmasın ben ona öğretmen demem. Öğretmen, iradesini pazarlayan kişi değildir.”
Kılıçtaroğlu, aynaya bakıp kendini anlatmış. Baykal’ın, chp’den istifasının akabinde Kemal ağaya, “Genel başkanlığa adaylığınızı koyacak mısınız?” diye gazeteciler sordu. O da kesin bir dille “asla” dedi. Sonra bir Fetö projesi olarak iradesi ipotek altına alındı ve anında bir karar değişikliği ile chp’nin genel başkanlığı koltuğuna oturdu. İşte Kemal ağa bundan dolayı “İradesi pazarlanan” bir kişi olarak herkesi kendi gibi görüyor.
Her meslek dalında olduğu gibi, öğretmenlerden iktidar yanlıları da, muhalefet yanlıları da olur. Demokratik toplumlarda bu gayet doğaldır. İktidar yanlısı olmak hangi akla göre “İradesini pazarlamak”tır? Kalbinde zerre kadar İslamî hassasiyet olan, sizin iktidarınıza asla razı olamaz. Allah göstermesin 2023 yılında millet şaşırsa da iktidarı size devretse, Türkiye’yi elli yıl geriye götürürsünüz. Çünkü geçmişte yaptıklarınız, gelecekte yapacaklarınızın garantisidir. Şu anda Macron’un Fransa’da Müslümanlara başlattığı cadı avını başlatacağınızdan asla şüphemiz yoktur.
Sahi CHP’nin Türkiye’nin hayrına tarihe geçecek bir icraatı olmuş mudur? Milletin hayrına olan hangi işe “İktidara bu konuda destek veriyoruz” demiştir. Barajlara karşı çıktınız, şehir hastanelerine karşı çıktınız, hava limanlarına karşı çıktınız, Mavi vatana karşı çıktınız, Türkiye’nin Suriye’de ve Libya’da olmasına karşı çıktınız. Marmaray’a da karşı çıktınız. Sonra da milletvekiliniz Tuncay Özkan’ın “Marmaray’ı Bülent Ecevit yaptı” sözüyle milleti kahkahaya boğdunuz. Karşı çıktığınız, millet menfaatine olan icraatları sıralasak sayfalar yetmez.
Sizin zihniyetin en güzel becerdiği ise, din adına ne varsa, mukaddes değerlerimizi baskı, sindirme ve idamlarla yok etmektir. Yaptığınız harf devrimi ile geçmişimizle bağlarımızı kopararak bir gecede koskoca milleti cahil bıraktınız. İbadetimize saldırdınız, ezanımızı on sekiz sene “Tanrı uludur” diyerek okuttunuz. Camilerimizi ahıra dönüştürdünüz. Bütün bunları yaparken millî iradenizi mi kullandınız yoksa iradenizi Batı emperyalizmine pazarlayarak mı yaptınız?
Bizi konuşturma Kemal ağa! Doluyuz. Satılık iradelilerin ve ABD’nin yeni başkanı Jeo Biden’dan muhalefet yardımı bekleyen manda zihniyetlilerin, millî mefahir ve mukaddes değerleri için gayret gösteren eğitim ordusuna “Kusura bakmasın ben ona öğretmen demem. Öğretmen, iradesini pazarlayan kişi değildir” demesi kanımıza dokunuyor. “Dinime dahleden bari Müselman olsa” mısraını hatırlatıyorsun. Kalibre ve kalite yoksunu, hayatı yalan, iftira ve çark edişlerle dolu bir çapsızın, boyundan büyük sözleri ağrımıza gidiyor. Böyle diyenlere merhum Erbakan hocamızın tabiriyle hadi ordan, hadi ordan deyip geçmemiz gerekirken sinir uçlarımıza dokunmanız, sabır taşımızı çatlatıyor vesselam.