Kalbimizin aynası sosyal medya
Son dönemde artan terör saldırılarının ardından yapılan manipülasyonlarla sosyal medya gerçeğiyle yeniden karşı karşıya kaldık. Yalan ve iftira dolu paylaşımların gerçek yüzü kısa sürede ortaya çıksa da doğruluğunu sorgulamadan oltaya gelenler yüzünden art niyetli insan müsveddeleri amaçlarına ulaşıyor. Facebook, Twitter vb. sosyal medya adreslerinde yapılan paylaşımların hangisinin doğru, hangisinin art niyetli / yalan olduğunu anlamak eğer amacınız üzüm yemekse çok kolay. Fakat siz gözünüze bağcıyı kestirdiyseniz yapacak bir şey yok.
Bir dönem konjonktür sözü moda olmuştu. ”Konjonktür bunu gerektiriyor, bu konjonktüre uygun değil” gibi uysa da uymasa da her konuşmaya konjonktür sözü ekleniyordu. Son dönemde ise “algı operasyonu” moda oldu. Herkes birbirine karşı algı operasyonu düzenliyor. Eğer mevcut durum işimize gelmiyorsa çamura yatıp “bunlar gerçeği yansıtmıyor bir algı operasyonu ile karşı karşıyayız” diyerek işin içinden sıyrılabiliniyor. Algı operasyonunun yanında manipülasyon daha tehlikelidir. Çünkü algı operasyonunu birkaç temel soru ile çözmek, gerçeği ortaya çıkarmak kolaydır. Örneğin “Bu paylaşımı yapan kim? Kimin tarafında yer alıyor? Bu paylaşımla ne elde edilmeye çalışılıyor?” vb. Algı operasyonlarının reklam koktuğu hemen belli oluyor. Bindirilmiş kıtalar kopyala-yapıştır mantığı ile yaptıkları paylaşımlarla seslerinin gür çıktığını zannediyor ama tekdüzelikten kurtulamıyorlar. Manipülasyonun ise farklı bir boyutu var. Örneğin bir kişinin 1 saatlik bir konuşmasından yapılacak birkaç dakikalık alıntı ile pek hâlâ ortalık karıştırabiliyorlar. Üstelik sözde ellerinde kaynaklarıda olmuş oluyor. İster algı operasyonu ister manipülasyon olsun bu tuzaklara düşmemek için okuduğunu doğru anlama ve sosyal medya dinamiklerinin azda olsa farkında olmak kâfidir.
Sosyal medya, insanların kalbindeki kötülüğün yansıtılması bakımından bir turnusol kağıdı görevi görüyor. Gündelik yaşamda kendi halinde iyi insan dediklerimiz sosyal medyada bir anda kontrolden çıkıp canileşebiliyor. Bu noktada eğitim seviyesi, kültürel değerler çoğu zaman geri planda kalabiliyor. Anlı şanlı birkaç dil bilen sözüm ona liberal demokrat olan profesör en koyusundan ırkçıya dönüşebiliyor. Yahut muhafazakâr diye nitelendirilen, gündelik ibadetlerini elinden geldiğince yerine getiren insanlar sosyal medyada yalan, iftira ve en galiz küfürlere başvurabiliyor. Yalan, iftira ve küfür her zaman ve her yerde günahtır. Günahın sanalı ve gerçeği ise yoktur. Özellikle inançlı insanlar bir anlık refleksle sırf karşısındakilere cevap verebilme dürtüsüyle bu yola başvurmaktan kaçınmalıdır. Karşımızda ki ne kadar sevmezsek sevmeyelim eğer ona karşı söylediğimiz şey gerçek değilse bunun hesabını veremeyiz. Bir de bizim söylediğimiz şey çeşitli paylaşımlarla daha da yayılırsa ödeyececeğimiz bedel katlanır. Çünkü dinimiz gündelik yaşamın her anını planlıyor. Ben öyle anlamadım diyerek yırtamayız.
Sosyal medyada düzen kaba tabiriyle laf çakma üzerine kurulmuş durumda. İnsanlar sırf takipçi sayılarını arttırma, beğeni kazanma uğruna saçmalamaktan geri durmuyor. Sıradan, gündelik hayatla ilgili paylaşımlar pek ilgi çekmediğinden marjinal, gündeme dair konularda ters bakış açısıyla farklı olmaya çalışılınıyor. Farklı bakış açısı konunun değerlendirilmesi noktasında bir zenginlik olabilir. Fakat burada amaç sadece ilgi çekmek olduğu için arka planı boş olan düşüncelerle ucuz muhaliflik peşinde koşuluyor. Siyaset, spor gibi konularda trend topic olmuş konu başlıklarına baktığımızda çok az faydalı fikirlerin yanında onlarca incir çekirdeğini doldurmayacak paylaşımlar görülüyor. Çünkü bu türden başlıklarda fikirden çok fanatikler ön plana çıkıyor. Fanatiklik, bir TV dizisi, futbol takımına karşı olabildiği gibi ülkemizde kişi yada siyasi partilerinde lehinde yahut aleyhinde binlerce fanatiği olabiliyor. Ergen ruhlu insanlar saatlerce kendi kendilerini tatmin etme uğruna sanal alemde geyik yapıyor.
Manipülasyon sosyal medyanın ruhunda var. Para karşılığında yumurta kafa diye tabir edilen Spam takipçiler sayesinde istenilen başlık birkaç saat içerisinde trend topic yapılıp, Türkiye ve dünya gündeminde ilk sıralara yerleşebiliyor. Sosyal medyaya karşı alınabilecek en önemli önlem yalan, iftira ve hakaret dolu paylaşımlarda bulunan ve bu paylaşımları yayanlar hakkında kısa sürede karar verebilecek sosyal medya mahkemesi kurmak olacaktır. Özellikle bazı gazeteciler yalan, iftira dolu paylaşımların ardından mahkemelik olunca hemen basın özgürlüğüne darbe diye ağlıyor. Fakat basın ya da gündelik hayatta özgürlüğün sınırları bellidir. Bunun haricinde bir tavır sergileyenlerde bedelini ödemelidir.
Herşeyin gerçeği makbulken sosyal diye nitelenen aslında çoğu zaman asosyal klavye şövalyeleri yetiştirmekten başka bir şeye yaramayan sosyal medyaya fazla önem atfetmemek gerekir. Çünkü çoğu zaman vakit kaybından başka birşey değildir. Bakın bize bile bir yazıya mal oldu (!)