Gülşen Yılmaz
Gülşen Yılmaz Kaç yüzünüz var?

Kaç yüzünüz var?

Tutunamayanlar’da şöyle bir bölüm var;  “…Turgut, apartmanların arka cephelerine baktıkça, yapıların neden iki ayrı cephesi olduğunu; neden, duvara dayanan kanepelerin arkasına kötü kumaş kaplamak gibi bu modern apartmanların da arka cephelerinin yüzsüz bir insan gibi anlamsız olduklarını ve üstlerine her zaman neden sarı badana vurulduğunu düşünürdü…”
 
Kitabın başkarakteri Turgut hakkında, yazar Oğuz Atay’ın bu betimlemesi beni ikiyüzlülük hakkında hep bir silkelemiştir. Aslında bu modern çağın daha büyük hastalığı yüzlerin ikiden üçe, dörde, beşe çıkması… Etrafınıza baktığınız zaman kim gerçek kim sahte ikileminde gidip geliyorsunuz.
 
Tokalaştığım bu insan sabah evden çıkarken gülücük maskesini mi taktı? Bana methiyeler düzen arkadaşım iki dakika sonra arkamdan mı konuştu? Kafasının üstünde melek tacı olan şu kadın arkasında bir bıçak mı taşıyor?
 
Abarttım mı?
 
Bence hayır! Abartmadım, ama yorulmuş olabilirim.
 
Anlamadığım nokta şu; zorlasan 90 sene yaşayacağın onunda 70 senesi belki kaliteli olacak bir yaşam için fazla yorulmuyor musunuz? Basit düşünüp, basit yaşamak dururken her gün sabah hangi maskemi taksam diye çabaya girmek niye?
 
Düşünüyorum ikiyüzlü olmak için sebepleri nelerdir bu insanların? Mesela bir kısmı ilgi budalasıdır. Sırf her kesimden insan beni sevsin bana hayran olsun diye her birinin yanında farklı bir maske takabilirler. Böylesi birinin bu halini fark ettiğiniz de dersiniz ki, acaba bu iki özelliğinden hangisi daha bayağı…
 
Mesela bir kısmı sırf çıkarı için yapabilir. Zamanında senden faydalanacakları olduğu için, senin yanında olmuştur. Tabi sen; “Sevelim sevilelim” diyen bir insansan ve pembe gözlüklerin varsa farkına bile varmamışsındır. Ama senin gözünden gözlüğünü çıkarıp öyle bir tokat atar ki sen daha tokatı onun atabileceğine bile ikna olamadan yere yığılırsın.
 
Bak hala abartmaya devam ediyorum.
 
Belki de abartmıyorumdur da 21. yüzyıl böyle bir çağdır.
 
Tolstoy’un bir cümlesi geldi aklıma; “Çağımız insanlarının büyük çoğunluğu kendilerini ikiyüzlülük rolüne öylesine kaptırmış ki, herkesin gözünün içine giren bir şeyi küstahça inkar edebiliyor.”
 
İyi de Tolstoy dediğin adam 19. yüzyılda yaşamış. Demek ki bu insanoğlu dünde, bugünde, yarında nasılsa öyle olacak. Birileri dünyayı gökkuşağı rengine boyamak isterken; birileri bazen siyasette, bazen evinizde, bazen komşuluk ilişkilerinizde, bazen de iş hayatınızda fırçasını hep siyaha batıracak. Hem de yüzünde size karşı kocaman bir gülümsemeyle…
 
Dün sosyal medyadan insanları dolandıran bir şahıs tutuklandı. Söylediği kelime şu; “İnanmasalardı.”
 
Bu kelime aslında büyük bir metafor…
 
Şu demin söylediklerimle bir bütün haline getirdiğimde diyorum ki, “İnsanın yine de bir inanası geliyor.” Ne kadar trajikomik değil mi? İnsanız işte, bazen biliyoruz aslında karşımızdakinin ikiyüzlü olduğunu ama acaba diyoruz. Belki diyoruz. Sonra hadi bakalım yine hüsran…
 
Neyse siz yine de yapmayın.
 
İçiniz çürüyor.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gülşen Yılmaz Arşivi