Kabine ve bürokraside yeni dönem
Geçtiğimiz Cumartesi günü TBMM’de and içerek göreve başlayan Cumhurbaşkanı aynı günün akşamına kabinesini de açıkladı.
Tamamen kendi tercihleri doğrultusunda bir ekip belirleme yetkisi nedeniyle kabine profilinin çok fazla tartışılması beklenmiyor.
Kamuoyunda birkaç cılız ses dışında sesli bir eleştiri duyulmadı. Halktan aldığı yetkiyi kullanması hususunda cumhurbaşkanı büyük bir serbestiyet içinde hareket edebiliyor.
Bunu diktatörlükle açıklayanlar olduğu gibi temsil kabiliyeti ve hesap verme sorunu nedeniyle izah edenler de var.
Kabine üyeleri birkaçı haricinde daha önce bakanlık yapmamış, genç ve belli ölçüde siyaseten tecrübesiz üyelerden oluşuyor.
Kabinenin tartışılmasını istemediğini anlıyoruz Cumhurbaşkanının tercihlerine bakınca.
Önceki dönemin nispeten temsil kabiliyeti yüksek ve renkli kişiliklerinden sonra böylesi bir tercih teknokrat ağırlığını akla getiriyor.
Kanaatimce bu kabine önümüzdeki dönemde birkaç defa değişir. Yaklaşan yerel seçimler, mesela, bir kısmının belediye başkan adayı yapılmasını gerektirebilir.
Veya süreci anlamayan, hıza ayak uyduramayanlar yerlerini terk eder.
Önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi kabinenin ilk icraatları oldukça önemli. Enerjide, terörle mücadelede, doğal afetlere karşı politika geliştirmede ve eğitim alanında başarılı olduğu düşünülen önceki dönemin bakanları TBMM’ye taşındı.
Yeni bir ekip öne çıkarıldı.
İnşallah ülkemize başarıyla hizmet ederler.
Seçim döneminde toplumun yükseltilen beklentilerini karşılamak gerekiyor.
Yıkılan deprem bölgesinin imarı başlı başına bir iş. Gün bilfiil sahada olma, fedakârlık yapma günü.
Maliye Bakanı tercihi bu açıdan oldukça anlamlı. Bütçe disiplinine önem veren ve kendince ilkeleri olan biri yeni bakan.
Ekip kurma konusundaki tutumu da biliniyor.
Suriyeliler bir başka tartışma alanı. Üslubu tartışılan eski bakan oldukça şahin bir bakış açısına sahipti. Yenisi kendince bir tarz geliştirebilecek mi, izlenecek.
Dışişleri bir başka alan. Bulunduğu kurumdaki başarısı tartışılmayan Hakan Fidan’ı uluslararası toplum da kabul edecek mi?
Enerjide kat edilen mesafe, sanayi ve teknolojideki ilerlemeleri yeni ve genç kadrolar ne kadar taşıyabilecek?
Bütün bu soruları tüm alanlara yaymak mümkün.
Tarım bakanlığı, yine tartışılacak bir alan. Görevi devreden bakan, kim ne derse desin, başarılıydı. En büyük başarısı da toplumsal bir eleştiriye, sektörün nefretine muhatap olmaması.
Pandemi döneminde tekrar gördük ki, bu alan hayati öneme sahip.
Ayrıca, patates-soğan-et fiyatları üzerinde spekülasyon yapan çevreler de işin farkındalar. Boşuna Kılıçdaroğlu bütün önem verdiği mesajları mutfaktan vermedi.
Bizler, toplum olarak kabineyi takip edeceğiz. Muhalefet izleyecek. En önemlisi de görevlerini bırakan bakanlar ve ekipleri izleyecekler.
Muhtemeldir ki, onlardan da yeni kabinenin icraatlarına yönelik eleştiriler belki kapalı kapılar ardında seslendirilecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü verdiği sistem revizyonunu yapabilmeleri kolay bir sorumluluk değil.
Burada dikkat edilmesi gereken ana husus yeni siyasi kadroları yeni bürokratik kadrolarla desteklemek. Kadroyu yenilemek.
Buna tüm kurumlar dahil.
2018 yılında çıkarılan 3 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi bunu gerektiriyor.
Kadrolar baştan sona gözden geçirilmeli, başarısız, yanlış işler yapan, farklı ekiplerin adamları temizlenmelidir.
Son dönemlerde Ak Parti seçmeninin de en büyük eleştirisi bürokrasideki çürük elmalara, birkaç yerden, döner sermayeden huzur hakkı adı altında sistemi sömürenlere ve devlet kesesinden yanlış işler yapanlara idi.
Umarız bütün bu hususlar dikkate alınır.
10 aydan az süre sonra yapılacak mahalli seçimler ciddi bir güven oylaması olacak. Yoksa yeni hükümet sisteminde kabine bir güven oylamasına tabi değil.