İyiliğe Zarafet Katalım
Mümin, iyilik yapma fırsatlarını kollayan, ihtiyaç olunca hiç vakit kaybetmeden iyilikte bulunan, kendisini iyilik yapma düşüncesine adamış insan demektir. Ancak iyiliğin de bir usulü ve adabı vardır.
Asrın en büyük felaketinin yaşandığı şu günlerde, milletimizin yekvücut olup yaraları sarmaya çalışması, zor günlerimizin tesellisi oldu. Kızılay'ın önünde kan vermek için saatlerce sıra bekleyen, deprem bölgesine yardım için hiç düşünmeden aracına atlayıp yollara düşen, buz gibi havada poşet poşet temel yardım malzemeleri taşıyan, alışveriş yapan, yardım toplayan, depremzedeleri konuk etmek için çabalayan tek yürek bir millet olabildik. Herkes canla başla yardım etmek için çabaladı. Bunca acının içinde birlik ve beraberliğimizin ne kadar güçlü olduğunu yeniden görmüş olduk.
Ancak yapılan yardımların bir kısmını elimize yüzümüze bulaştırdık. O üzüntüyle bir şeyler yapmak için yollara düşen yüzlerce insan, acil yardım ekiplerinin yolunu tıkayıp yardımların gecikmesine sebep oldu. O telaş ile bireysel gönderilen yüzlerce tır, trafiği aksatmakla birlikte organizasyonsuz hareket ettikleri için eşyaları indirecek yer bulamadı. Bu yüzden birçoğu bulduğu ilk bölgeye yardımları adeta çöp gibi döküp oradan ayrılmak zorunda kaldı. Trafiğin felç olup acil yardımların gecikmesine mi üzülürsün, yapılan eşya ve gıda israfına mı, yoksa yardımın bu denli onur kırıcı bir şekilde ulaştırılmasına mı?
Kimi üzerindeki tek kışlık montunu gönderdi, kimi yeni aldığı ayakkabısını. Elindekini feda eden insanların bu görüntüleri izleyince yardım etme şevkinin nasıl kırıldığını varın siz düşünün.
İyilik etmek kadar, iyi organize olabilmenin de bir o kadar önemli olduğunu tecrübe etmiş olduk.
Organize olmadan, koordinasyonsuz yapılan işler olumsuzluklar doğuruyor. Bu yüzden yardımları Afad ve Türk Kızılay'ı gibi bilindik ve güvenilir kuruluşlar aracılığıyla ulaştırmak daha sağlıklı bir şekilde yaraları sarmaya vesile olacaktır.
Bir diğer hususta gönderilen yardımların içeriği.
Yardıma muhtaç olan depremzedelere abiyeden, dantelli saten geceliğe, topuklu ayakkabıdan mayo ve şorta kadar alakasız, saçma sapan eşyalar gönderen insanlar oldu. Bunları içimizden çıkan üç beş çürük elma olarak kabul edebiliriz. Ancak bu yardımların arasında ter kokan, kirli, yırtık ve yıpranmış birçok kıyafet vardı.
Büyük bir yardım kuruluşunda çalışan bir bayanla görüştüm. Kendisi: "bizi en fazla kıyafetleri ayıklamak yordu. Diğer ürünleri değerlendirmesi, düzenleyip organize etmesi daha kolaydı, ancak kıyafetleri ayıklarken öyle zorlandık ki; 'çöpe atsak günah olur mu, israf olur mu, kullanacak birileri belki vardır, öyleyse hakkına mı girmiş oluruz' diye düşünürken çok fazla zaman harcadık. Bazı kıyafetleri ise hiç düşünmeden çöpe attık. Un çuvalına kıyafet doldurmuşlar. Atalım dedik, vicdanımız elvermedi, temizlemek için vakit ve imkan yoktu. Bu gibi şeyler yüzünden çok zorlandık" dedi.
Görüldüğü gibi yardım diye gönderilen böyle eşyalar bunca acı ve hengamenin içinde bir de emek israfına sebep oluyor.
Fransız filozof Denis Diderot'un:
"Yalnız iyilik yapmak yetmez, iyiliği zarafetle de yapmak gerekir." sözünün fazlaca anlam kazandığı günleri yaşıyoruz.
Lütfen yardımlarımızı yaparken olabileceğimiz en üst seviyede hassas olalım. "Allah (cc) güzeldir, güzel olanı sever" hadisi şerifinin icabı gereği, yaptığımız iyilikler için attığımız her adım en güzel şekliyle olsun. Mümin sıfatımıza yaraşır işler yapalım vesselam.