İSTİKRAR ‘SATIN ALINDI’
Yaklaşan seçimlerle ilgili yazı yazmak farklı nedenler dolayısıyla hakikaten oldukça zor. Bir taraftan seçim öncesi kamuoyunu yanlış bilgilendirmeme adına dikkatli bir şekilde konuşma yapma zorunluluğumuz diğer taraftan ortalığın o kadar net olmaması gibi faktörler mevcut. Bu nedenle 1 Kasım tarihi telaffuz edileli beri meseleden bilinçli bir şekilde uzak durmaya gayret sarf ettim.
Bugün görüyorum ki ortalık netleşmeye başlamış. Kamuoyu yoklamalarını kastetmiyorum. Onlar mutlaka önemli, özellikle de güvenirliği yüksek olanlar. Yoklamaları yakından takip etmeye çalışırım. Tabii ki itibar ettiklerimi ve etmediklerimi aynı anda. Ortalama bir fikir verirler. Benim kafamda bir formül var o formüler göre sonucu netleştiririm. Şimdiye kadar yöntemim ‘tuttu’.
Bu defa finans piyasasına ve dış dünyaya daha fazla itibar ediyorum. Yani en fazla tepki veren ve en açık tavır alanlara. Göstergelerim dün imzalanan 3. Havaalanı projesinin finansman ihtiyacını karşılamaya dönük imza töreni ve Alman Şansölyesi Angela Merkel’in ziyareti.
Kendi kendime ‘bu defa tek parti hükümeti çıkacak artık’ dedim. Finans dünyası istikrarı çok sever. İstikrar durumlarında önlerini daha iyi görebilirler. Kolay değil 4,5 milyar Euro’luk bir anlaşmaya imza atmak. Gelmesi riskli bir parayı kamu bankaları belki gene de kullandırabilirler. Lakin o konsorsiyumda yer alan bazı bankalar var ki tavırları gösterge niteliğinde. Batacak bir krediyi kul-lan-dır-maz-lar.
Türkiye’nin koalisyonlar yönetilmeyeceğini görmek bakımından önemli bir parametre bu. Yoksa mitinglere bakmak, sokaktaki insanın görüşüne bakmak sadece belli bir dereceye kadar aydınlatıcı olabilir.
Türkiye yaklaşık iki yıldır seçimle kalkıyor, seçimle yatıyor. Seçmen yoruldu. Teşkilatlar yoruldu. Herkese gına geldi artık. Yok ‘o şunu verdi’, ‘ben bunu veririm’ muhabbetleri insanımızı ‘kesmiyor’. O tür konuşmalar toplumun dikkatini toplamıyor artık.
Ayrıca, Angela Merkel’in seçimlere iki hafta kala, Kılıçdaroğlu ve sözde ‘aydınların’ ‘gelme’ ikazlarına rağmen ülkemize geliyor, Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yalvarır tarzda taleplerini iletiyor.
Bunu hakikaten çok önemsedim. Bu sadece Avrupa’ya akın eden göçmenlerle alakalı bir konu değil. Öyle olsa bir günde kapıları kapatır, bir günde meseleyi çözerler.
Almanya’daki Türk seçmeni etkileyeceğini, Türkiye iç kamuoyuna mesaj olacağını bile bile ve aslında hoşlanmadığı bir iktidara ve cumhurbaşkanına müracaat ediyor. Etmek zorunda kalıyor. Mesajı ve durumunu kavramak için illa diplomasi ve siyaset bilimi üstadı olmak da gerekmiyor. Düz mantık bunu söylüyor.
Terör örgütüne karşı yürütülen askeri harekâtı protesto mahiyetinde Türkiye’deki füzeleri çeken ülkenin başbakanı iki ay sonra Türkiye’nin ayağına geliyor. Hem de her tarafı, her anı mesaj mahiyetindeki bir geziyle.
Bu konuda daha çok laf edilebilir. Ama benim kanaatim Başbakan Davutoğlu’nun bu seçimde net bir başarıya imza atarak seçimden tek başına iktidarı çıkarabileceği yönünde. Boşuna değil başbakanın ‘gündemimizden koalisyonu çıkardık’ açıklamaları. Ellerinde somut veriler mevcut. Seçmenin nabzını tutabilmişler.
Aynı veriler Almanya’nın elinde de var. Onlar da iki hafta sonra kiminle muhatap olacaklarını biliyorlar. Ama iki hafta sonra Türkiye tarafından kendi önlerine konulacak faturanın daha büyük olacağının farkındalar. O nedenle de bugün gelerek tavırlarını ve sıcak mesajlarını veriyorlar ki yarın sıkıntıya düşmesinler.
Birilerinin beklentilerinin aksine 3. Havaalanı yapılacak. Finansman meselesi tatlıya bağlandı. Demek ki hem hükümet, hem yapımcı firma hem de finans piyasası aynı yönde düşünüyor.
Projeye en fazla karşı çıkan Almanya Başbakanının ziyaretini takip eden gün böyle bir törenin düzenlenmesindeki derin anlamı ben okuyucularımıza bırakıyorum.
İstikrarın kazanacağını söylemek için benim yeterince sebebim var.
Bilmiyorum başkaları ne düşünür?