Musab Seyithan

Musab Seyithan

İstanbul Sözleşmesi Çöpte

İstanbul Sözleşmesi Çöpte

            Elhamdülillah, İstanbul sözleşmesi nihayet çöptü boyladı. Bu konuda gerçekten samimi olarak çaba sarf eden başta Sema Maraşlı ve Abdurrahman Dilipak olmak üzere, emeği geçen tüm yazar, akademisyen, gazeteci, programcı, vaiz, imam, öğretmen, hepsinden Allah razı olsun. Teşekkürün en büyüğü de, bu seslere kulak veren ve anladığımız kadarıyla Kadem’li kadınları da ikna ederek kararname yayınlayıp mahut sözleşmeyi iptal eden Sayın Cumhurbaşkanımızadır. Allah kendinden razı olsun, hayırlı işlerinde yardımcı olsun, Harunlarını çoğaltsın. Yalaka ve menfaat gruplarının şerrinden uzak eylesin.

            Şimdi sıra ilgili sözleşmeye istinaden yapılan tüm yasal düzenlemelerin iptal edilmesine geldi. Özellikle kadın “Kocam dün beni cinsel birlikteliğe zorladı” dediğinde bunu “Cinsel şiddet” kabul edip kocaya, dışarda bir kadına tecavüz etmiş cezası verdiren 6284 sayılı yasa iptal edilmelidir.Yine bu yasaya göre kadın, kendine ve eve, kocasının yaptığı harcamaları az bulur da şikâyet ederse “Ekonomik şiddet uyguladı” gerekçesiyle kocayı evden attırabiliyor. Kadının istekleri, erkeğin kazandığı bütçeyi aşmış veya aşmamış, kanun bununla ilgilenmiyor. Önemli olan, kadının beyanıdır. Gömleğin arkadan veya önden yırtılması önemli değil. Kadının dediğine itibar edilir. Yani erkeğe tam kölelik kanunu.

            İstanbul sözleşmesinin iptalinden sonra tepkilere baktım da, CHP’liler, HDP’liler, laikler, Kemalistler, ateistler, koministler, Legbt’li sapkınlar, ağız birliği etmişçesine koro halinde “Hayıııır! Olmaaaz! Olabilemeeez! Bunu kabul etmiyoruuuz! diye bağırmaya başladılar.

            Hele Kılıçdaroğlu’nun, “Ben söz veriyorum; Her zaman, her yerde, her ortamda bütün kadınların hakkına hukukuna sahip çıkacağım. Adalet nerede ise orayı arayacağım. Adaletten yana olacağım, sizden yana olacağım. Sizin hakkınızdan hukukunuzdan yana olacağım. Sizin hakkınızı, hukukunuzu her yerde, her platformda sonuna kadar savunacağım söz veriyorum” sözleri tam birtirajı-komik vaka. Yahu arkadaş, senin gibilere Ziya Paşa: “Âyinesiiştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” demektedir. Partili belediye başkanlarının ve milletvekillerinin, meclis üyelerinin kadın tecavüzleriyle ilgili olarak ne yaptın diye sormazlar mı adama? Olayı örtbas ettirdin, o konuda dut yemiş bülbül gibi sustun. Şimdi de kalkmış kadınların haklarını her platformda savunacağını söylüyorsun. Güldürme adamı. Çok komik oluyorsun.

            HDP’nin bu konuda hiç söz söyleme hakkı yok. Annelerin çocuklarını dağa kaçırıp sonra da onların haklarına sahip çıkacağını söylemesi ve tecavüze uğrayan kadınların haklarını savunacağını ifade etmesi sahtekârlığın ta kendisidir. HüdaKaya’nın, HDP Mardin milletvekili Tuma Çelik’in tecavüz ettiği kadını ikna etme seanslarına çıktığını bu millet unutmadı. Kendi tecavüzcülerinizi korumak için masum kadınları ikna ederek mi haklarını savunacaksınız? Gerçi, bebek katili pkk’ya destek veren sizin gibilere de ancak bu yakışır.

            Demek ki, başka gerekçe olmasa dahi bu tescilli İslam düşmanlarınınsahiplenmesi bile, bu sözleşmenin ne berbat şey olduğunu ortaya koymaktadır. Haniİmam Şafi’ye;

            -Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?diye sormuşlar da,  o da;

            -Düşman okunu takip edin, o sizi hak ehline götürür, diye cevap vermişti ya. İşte aynen öyle, bu İslam düşmanlarının oku bizi bu sözleşmeyi kaldırana ve kalkması için mücadele edenlere götürüyor. Demek ki bizim dostumuz, aile yuvasına sahip çıkan, sapkınlıklara alan açmak istemeyenlerdir. Bu sözleşmenin kaldırılmasını isteyenler ve kaldırandır.

            Cennet mekân Abdülhamit Han da, dış politika ile ilgili bir görüş ortaya atar, bu konuda karşı çıkan ülkelere bakarmış. Özellikle ezeli düşman Rusya karşı çıkıyorsa “Kesinlikle bu görüşüm doğrudur” diyerek onu uygularmış.

            İslam düşmanlarının iç röntgenini Yüce Rabbimiz, Hayat Kitabımızda şöyle ortaya koymaktadır:“Ey inananlar, birbirinizi bırakıp da başkalarını dost edinmeye kalkışmayın. Onlar, size zarar vermekten, kötülükte bulunmaktan geri kalmazlar, sizin sıkıntıya düşmenizi isterler. Düşmanlıkları, ağızlarından dökülen sözlerden açıkça belli olur, içlerinde gizledikleri düşmanlıksa daha da büyüktür. İşte, aklınızı başınıza almanız için size bu delilleri açıkladık.” (3Âl-i İmran:118).

            “Size bir iyilik dokununca üzülürler, size bir kötülük isabet ettiğinde ise buna sevinirler.” (3Âl-i İmran:120).

            İşte bu ayetler de düşman oklarının hedefini göstermektedir.

            İşin garibi 12 Mart 2012 tarihinde Türkiye tarafından imzalanıp kabul edilen bu sözleşmeyi Ermenistan, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Moldova, Slovakya, Ukrayna ve Birleşik Krallık hiç kabul etmemiştir.AB ülkesi olan Polonya başta kabul etmiş sonra geri çıkmıştır. Rusya şerh koyarak kabul etmiştir. Biz ise “Ama”sız, “Fakat”sız, “Lakin”siz, “Ancak”sız, şerhsiz kabul etmişiz. Neyse zararın neresinden dönülürse kârdır.Geç de olsa bu dönüşü başardık. En uzun yola çıkarken bile ilk adımla başlanır. Bu ilk adım atılmış oldu. İnşallah diğer adımlar da peşinden gelir. Rabbim tamamına erdirsin.

            Yazımı,Prof. Dr. Canan Karatay’ın şu güzel tweeti ile bitirmek istiyorum: “İstanbul sözleşmesinden ayrılmamız yerinde ve isabetli bir karar olmuştur. Osmanlı Şer’iyye mahkeme kayıtlarında bir tane kadın cinayetine rastlanmaz. Meselenin bitmesi için özümüze dönmeliyiz, DÖNMELERİN sözüne değil.

            Yerinde ve kitabın tam ortasından söylenmiş söze ne denir? Şapka çıkarılır. Hislerimize tercüman olduğunuz için teşekkürler Canan hocam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi