İnsan ve İkiyüzlülük
Bilindiği gibi insan; düşünerek ve akıl yürütmesiyle diğer canlılardan ayrılmaktadır. Akıl ve düşüncesini geliştirip, birçok istem, edinim ve arzularını sınırlamaya başladığı andan itibaren insan adayı olur.
Üst insan ise; düşünce potansiyelini geliştirmiş, evrensel akıl derecesine ulaşıp, tüm içgüdüsel duygu ve hareketlerini sınırlayan doğa, çevre ve cinsiyle sorunsuz yaşayan insan demektir. İki yüzlülükse; insanın hayvani duygularını (Menfaat) sürekli öne çıkaran egonun yükselişiyle, hiçbir sınır ve kural tanımadan her türlü yalan, hile ve oyunlarla doyumsuzluk içerisinde çevresini rahatsız eden insan tipidir. İstisnaların dışında dünya yüzünde bugüne kadar yaşamış ve yaşamaya devam eden insanların yer aldıkları kategorinin, ikiyüzlülük olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bunun en açık kanıtıysa, maddiyat yüzünden bitmek bilmeyen savaş, kavga talan, hile ve didişmeleri gösterebiliriz.
İfade edilen insan kategorinin en büyük sığınağıysa, insanlar arasındaki zeka, kültür ve bilgi farklılığını, yaratıcının bir lütfu sayıp, birbirine karşı maddi ve manevi yarış silahı olarak kullanası. Çünkü mantıklı düşünme sistemi var olduğu günden bu zamana kadar, herkesin insan olmak ve insanlıktan bahsetmesine rağmen, bazı grup ve bireylerin dışında, üst insan düşüncesinin bir türlü hâkim olmadığını tüm dünya kabul etmektedir. Bunu şu şekilde de ifade edebiliriz.
İçerisinde bulunduğumuz çağda herkes demokrasiden bahsettiği halde, yine herkesin kendi egoist mantığına göre demokrasi istemesine benzemektedir. Aynı şekilde sınırsız ve doyumsuz içgüdüsel arzu ve menfaatleri için bildiğini okumaya devam eden insanın, insanlığın bittiğinden dem vurması tam anlamıyla iki yüzlüğü de aşan çirkefliktir. İnsanlık bu dünyaya hiçbir zaman gelmedi ki bitsin. Her birey tüm değerlerini önüne koyup ne yaptım, neden hep kavga ve yarış içindeyim, insani olarak ne kazandım ne kaybettim, nereye vardım, insanlığın ortak evrensel değerlerinin neresindeyim? Gibi sorularla, kendi konumunu bilince çıkarmadığı sürece, insanlığın geleceğini kimse beklemesin.
Çünkü dünyada her ölçü, değer, ifade ve duygular, insani düşüncesinin evrensel kriterleri doğrultusunda “Merak, Sorgulama ve İlerleme” yöntemiyle anlam kazanmaktadır. Bunun dışındaki ölçülerin hiçbirisi üst insana uygun değildir. Mantıklı düşüncenin ortaya çıkış tarihine girmeden, konuyu daha kısa ve anlaşılır şekilde ifade etmek için, insanın ego psikolojisini ele alarak incelemek gerekir. Adına yaşam mücadelesi deyip sürekli birbirinin yüzüne bakarak ailede, akrabada, arkadaş, grup, çevre, din, parti, toplum ve devlet ilişkilerinde, her türlü hile ve cambazlık oyunlarıyla ben daha üstünüm demek, asla insan olmanın gereği sayılamaz. Tüm bunların en büyük ve tek sorumlusu devlet sistemleridir.
Çünkü insan ve doğadaki canlılar arasında mevcut olan fiziki ve zekâ farklılığını meşru bir yarış kaynağı olarak gösteren devlet yönetimleri, her alanda savaşı resmileştirmişlerdir.
Halbuki insanlar arasında mevcut olan zekâ farklılık yetisi insanın, insanca düşünüp ve kendilerine en uygun ortak sistemi bulmak için bulunmaz bir değerdir.
Hani insanın hep sosyal bir varlık olduğunu söylemiyor muyuz? İşte sosyal insanı yaratmak için, yarış mantığı terk edilip, ortak insani yaşam düşüncesi meşrulaştırılmalıdır. Bu düşünce hakim olsa, doğadaki mevcut varlıklar günümüz dünya nüfusunun iki katını rahatlıkla doyuracak durumdadır. Bir toplumun veya kişilerin ifade edilen olumsuzluklardan arınıp, üst insan noktasına ulaşabilmesi için, başta devlet sistemleri olmak üzere eğitim ve dini tüm değerlerin sorgulanıp ayıklanması gerekir. Ancak bu şekilde gerçekten düşünen, sorgulayan ve maddiyatın kölesi olunmayan özgür insan yaratılabilir. İyi günler…