Herkesin seçimi kendine
Seçime bir aydan daha az bir zaman kalmasına rağmen ülke olarak tam anlamıyla seçim atmosferine girdiğimiz söylenemez. Bir şeyler eksik, insanlar geçmiş seçimlerde olduğu gibi iştahla politikacıları takip etmiyor. Elbette bu duruma Ramazan ayının da bir etkisi vardır ama nerede eski seçimler diyesimiz geliyor.
İnsanların seçim sürecini çok fazla takip etmemesinin, politikacıların vaatlerini hep yarım ağız dinlemesinin en büyük nedeni doymuşluk hissi. Bugün herkes her adayın aşağı yukarı ne dediğini, neler vadettiğini biliyor. Adaylarda ne yapsın her miting de benzer şeyleri tekrar ediyorlar. En fazla miting yaptıkları şehirlere özel projeleri varsa onları söyleyip biraz farklılık katabiliyorlar. Gerisi rutin… Bir de herkesin kendine göre derdi, tasası var. Siyasetçinin gözünden bakarsan seçimden önemli bir şey yoktur. Vatandaşların ise hepsinin kendilerine göre birbirinden farklı gündem maddeleri var. İnsanlar adayları çok iyi bildiğinden kime oy vereceğini çoktan karar verdiler ve seçim gününü bekliyorlar. Tabi ki bu arada da günlük yaşam gailesi devam ediyor. Kararsız seçmen profili ise benim en sevmediğim tür. Bu tarz insanlar bana hep umursamaz gelmiştir. Ülkenin içindeki bulunduğu durum belli, adaylar, onların vaatleri belli, e bu neyin kararsızlığı…
Şu anki gündemimizden çeşitli örnekler verelim; ülkemizde futbolla ilgilenen herkes yarınki Fenerbahçe kongresine kilitlendi. Aziz Yıldırım mı yoksa Ali Koç mu başkan olacak sorusu Cumhurbaşkanı seçiminden daha önemlidir. Aynı şekilde şehrimizde Konyaspor’un kongresine odaklandı. Yeni başkan kim olacak. Takımın teknik direktörü değişecek mi, yeni transferler yapılacak mı vb. onlarca soru havada uçuşuyor.
Seçimden önce bayram geliyor. Bayram hazırlıkları, okullarında kapanması ile bayramdan sonra köye, tatile gitme planları yapılıyor. Ortaokul öğrencileri iyi bir lise, liseliler iyi bir üniversite, üniversiteden yeni mezun olacaklarda iyi bir iş peşindeler. Aileleriyle birlikte milyonlarca kişiden oluşan bir kitlenin seçimden önceki gündemi bu. Yapılacak düğünler, alınıp, satılacak ev-araba derken milletin gündemi yoğun. İnsanlar seçim günü oyunu kullanıp, sonucun ülkemiz için hayırlı olmasını dileyecek. Kim seçilirse seçilsin 25 Haziran sabahında rutin gündemimiz devam edecek.
Siyasetçilere bakarsanız kendilerine göre hepsi çok çalışıyor. Partilerin il, ilçe teşkilatları şehirdeki havayı olumlu, insanların partilerine yoğun ilgi gösterdiğini söylüyorlar(!) Örneğin Konya’da İyi Parti Saadet Partisi, CHP’den hepsi en az üçer-dörder milletvekili bekliyor. Anlaşılan AK Parti’ye bir şey kalmayacak(!) Seçimler özellikle yerel gazetelerde çalışan arkadaşlar için keyifli geçer. Gazeteye her gün bir milletvekili adayı gelir. Adam önemsiz bir partinin alt sıralarından aday bile olsa onu dinlemek, şevkini kırmamak için birkaç olumlu kelam etmek gerekir. Tabi ki araya ufak tefek pembe yalanlarda eklense de maksat adayın gönlü olsun. Yerel basında kendisini Ankara kulis gazetecisi sanan bir arkadaş şu ara epey dertli görünüyor. Daha düne kadar milletvekilleriyle iyi geçinip, kendince onlara not falan veren bu arkadaş şimdi nedense AK Parti milletvekillerinin ulaşılamaz olmasından şikâyet ediyor. Anlaşılan ortada bir çıkar çatışması var…
Siyasetçilerin yapması gereken kendi aralarındaki gerilimi bir kenara bırakıp vatandaşa odaklanmak olmalı. İnsanların gerçek gündemini, dertlerini bilirlerse belki seçimde birkaç puan daha fazla kazanabilirler. Diğer türlü insanlar artık siyaset dünyasındaki kör dövüşe prim vermiyor, kendi bildiğini okuyor. 24 Haziranda da yine kendi bildiğimizi okuyacağız. Kimler memnun olur, kimler şikâyetçi orası bizi ilgilendirmez…