Her havlayan ‘köpek’ taşlanır mı?
Moda oldu…
Kenarda, köşede kalan birtakım şahıslar topluma ve değerlerine küfredince bir anda ilgi odağı haline geliveriyorlar.
Tanıyanlara hatırlatıyor, tanımayanlara da tanıtıyorlar kendilerini.
Son yıllarda iyice gün yüzüne çıkan kutuplaşma düşüncesi toplumu etkisi altına alıyor ve insanlar bir şekilde tartışma odağına yerleşiyorlar.
20 yıllık tek parti iktidarı karşı tarafta ciddi bir kin ve düşmanlık oluşturdu. Bu dönem boyunca yapılan tüm seçimlerde aynı parti gücünü hep korudu.
Azınlık, çoğunluk olma umudunu kaybetti.
İktidar yüzü göremiyorlar. Bu da onlardaki iktidar hırsını iyice depreştiriyor. Varlıklarına ve geleceklerine karşı bir duruş vehmine kapılıyorlar.
Sonra da olmadık çılgınlıklar yapıyor, özellikle karşı tarafın değer verdiği her türlü fikir, kanaat, kurum ve yargı varsa onlara saldırı gerçekleştiriyorlar.
Sembolleşmiş kişi, kurum ve değerler daha fazla etki uyandırdığı için daha fazla saldırıya muhatap oluyor.
Okullar, aidiyet ifade eden tercihler ve mekanizmalar tartışma mevzusu haline getiriliyorlar.
Aslında saldırıyı yapanlar bu değerleri yıpratamayacaklarının farkındalar. Yıpratma gibi bir düşünceleri de yok zaten.
Sadece saldırmış olmak ve tartışmaya konu yapmak yeterli onlar açısından.
Saldıranların niyetlerinin bozuk olduğu bilindiği için muhatapları hep refleks olarak tepki veriyorlar. Söylenenin doğru ya da yanlış olmasının bir kıymeti harbiyesi de yok bu arada.
Hatta içinde belli seviyede doğruluk payı olması da önemli değil.
Zira bu kez savunanlar ölümüne savunuyor, saldıranlar yine ne pahasına olursa olsun karşıt pozisyonlarından ödün vermiyorlar.
Bu durumda iyi niyetinden kuşku duyulmayan kişiler tartışmanın ortasında kalabiliyorlar. Zaten karşı cenah da bunu hesaplayarak yapıyor saldırısını.
Son örneklerden biri İmam hatip okullarıyla ilgili kullanılan hadsiz ve ahlaksız ifadeler.
Lafı eden amacına ulaştı. Üç günlük bir cezaevi molası, arkasından evinde istirahat.
Bu arada sayıları milyonları bulan mezunlar, sevenler ve destekçiler ayaklandı.
Verilen tutuklama kararıyla bir taraf birilerinin gözünde mağdur durumuna düşürüldü, diğer tarafsa sevinemedi.
Çünkü ilk itirazla tahliye edileceği biliniyordu.
Mutlak manada kazananı olmayan bir çekişme...
Olay ilk duyulduktan sonra bu kadar gündeme getirilmese kışkırtmayı yapanların amacına ulaşma ihtimali bu kadar yüksek olmayacaktı.
Kışkırtanlar ve destekçileri mağdur olduklarına inanıyor ve iddia ediyorlar.
Böylece toplumdaki kutuplaşma düşüncesi ayakta kalıyor.
Benzeri her bir kışkırtmada hep bu netice alınacak.
Kadını duymayan kalmadı: Fotoğrafları paylaşıldı, görüntüleri hafızalara kazındı.
Protesto edenler ‘bakın bu ahlaksıza’ diyerek en azından ismini dünya âleme yaydılar. Reklamını yaptılar.
Bu tür oyunlara gelmemek gerekiyor. Bırakınız kolluk kuvvetleri ve yargı organı işini yapsın.
Başından sonuna kadar provokasyon kokan bir saldırı idi.
Bilinçsiz bile yapılmış olsa sorunlu.
Köpekleri tenzih ederek, söyleyeyim: Evet, her köpeğe taş atılmaz.
Her harekete bir tepki vermek gerekmez. Görevi tepki vermek olanlar yapsınlar, yapmaları gerekeni.
En son olayda olduğu gibi: Okullar işlerini kendileri yapsın, kararlarını kendileri versin.
Korunmaya ihtiyaçları yok...