Dr. Ramazan Tuzla
Dr. Ramazan Tuzla Hazırcevap olmak

Hazırcevap olmak

Kelâm, kemâlin bir anlamda aynasıdır ve bu ayna çoğu zaman sizin gözlüğünüzü karartma maksadını güden insanların gözlerini kamaştırma aracınız konumuna gelir.

Söz, bazen düşmanınızı yaktığınız köz olur. Bunun için lazım olan tek şey, o sözün sahibinin, siz olmanızdır.

Bu millet, bağrından çok sayıda ferâsetli evlat çıkarmıştır. Vakitli ferâsetin kıymetinden haberdar olan bu evlatların ilk görüntüleri de, söze hâkim olmaları olmuştur: Belâgat ve fesâhat.

Koca Âkif’ten başlarsak; Âkif, sözün mânâsına kıymet vermiş, cismine kıymet vermediğini İstiklal Marşı için yapılan yarışmada konan ödüle karşı duruşunu ortaya koyarak göstermiş ve sedâsını yüzyıllara aktarmıştır.

Mehmet Âkif’i küçümsemek için yanına gelen biri, “siz hayvan doktoruymuşsunuz gâliba, bu doğru mu? diye sormuş ve bu soruyu soran kişinin maksadını anlayarak Âkif’in verdiği cevap hepimizin hafızasında değil mi?

Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?”

Üstad Necip Fâzıl’dan devam edersek yolumuz tertemiz bir aydınlığa ve inançlı bir insanın asil duruşuna çıkar.

Eminönü’nden Üsküdar’a giden vapura binen Üstad’ın yanına muzip bir arkadaşı gelir ve “Üstad, biz Allah’ın varlığını ve birliğini aklımızı kullanarak da bulabilirdik. Allah ne diye peygamber gönderdi?” diyerek takılır. Üstad bu, kalır mı altında bu lafın:

Ne diye vapura bindin ya, yüzerek geçsene karşıya” diyerek lafını muhatabına şamar olarak yapıştırır. Ferâset varilinden akıtılan bu tatlı damlalar da günümüze kadar lezzetinden hiçbir şey kaybetmez.

Hazırcevap insanlara her zaman saygı duymuşumdur ve içten içe takdir etmişimdir. Necip Fâzıl ile akrabalık bağının araştırılması gerekir, diye takıldığım arkadaşlarımdan Faruk Şekerci de onlardan biridir.

Kardeşimiz, şu an Başbakanımızın danışmanlarından ve içinde bulunduğu ortama kıvrak zekâsıyla çok şeyler katacağına inanıyorum. Mahcubiyet, kendisine uğramasın İnşaallah.

Evet, gelelim yazımıza kaynak olan olaya…

Geçtiğimiz günlerde, hükümet sözcüsü Sayın Bülent Arınç’ın Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı açıklama esnasında bir bayan gazeteci, paralel yapının lideri olan kişinin 2013 yılı Aralık ayında öldüğünü gazetelerin yazdığını söyledi ve bu konuda Bülent Arınç’ın ne söyleyeceğini sordu.

Bülent Arınç, aman Allah’ım diye başlayan cümlesiyle gazeteciye cevap verdi ve medyaya yansıdı. Meselenin gerisini biliyoruz.

Hazırcevap olmak özellikle siyasiler için büyük bir kazançtır, meziyettir. Sözünüz, size, en zor durumlarda bir can yeleğidir. Öyle zamanlar olur ki, “bir söz ancak bu kadar yerinde ve ağır olur” dersiniz. O söz, binlerce ton ağırlığı ile vakarlı duruşunu yüzyıllara taşır. Koca Âkif ve Üstad’dan örneklerimizi hatırlayalım.

“Dün dündür, bugün bugündür” samimiyetsizliği değildir kastımız. Bu tavır, başka bir yazının evladıdır, ferâsetin evladı değil.

Bülent Arınç nezâketinden olsa gerek, gazetecinin verdiği bu pası doksana gol atmak yerine taca atarak değerlendirdi, daha doğrusu değerlendiremedi.

Gazeteciye demeliydi ki:

Evet, bahsettiğiniz kişi 2013 yılı 17 Aralık günü hepimizden gizlediği o kirli silahıyla ilk kurşunu kendi ayağına sıktı. 25 Aralık günü ise bu ilk kurşunun acısıyla ve ne yaptığını bilmez bir tavırla ikinci kurşunu da kalbine sıktı ve öldü gitti. Bizim medyamız bunu ancak bir yıl sonra fark edebildi. Bu kişinin cenazesi de sahiplenilmediği için Müslüman gibi namazı da kılınmayınca ölümü de fark edilmedi. Bu durumu medyamız ile paylaştığınız için size çok teşekkür ediyorum. Evet, bu kişi bu millet için 2013 yılında ölmüştür, takıyye âleminin başı sağolsun. Allah devletimize zeval vermesin.”

Evet, verilebilecek en güzel cevap bu idi ve gazeteciye bu cevap verilmeliydi. Bu sözün vakti o vakitti. Kaçan fırsat için ferâsetimizi sorgulamamız yeter. Başka bir sebep aramak boşuna bir çaba olur.

Bu milletin gönlünde isimleri kaybolanların cisimlerinin varlığı hiçbir anlam ifade etmez. “Yaşayan bir ölü” deyimini bu millet literatüre boşuna mı kazandırdı?

Paralel yapının lideri 2013 yılı Aralık ayında gerçekten pass away oldu. Bundan kimsenin şüphesi yok. Sayın Bülent Arınç da bunun farkında ama o bizden daha nezâketli. Siyasette nezâketli insanlara da ferâsetli insanlar kadar ihtiyacımız var. O, bunu biliyor.

Duânızı eksik etmeyin efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi