Senan Kazımoğlu
Senan Kazımoğlu Hayırsız Ebeveyn

Hayırsız Ebeveyn

Bütün inanç ve ahlaki sistemlerde insanın hayata gelmesine vesile olan ebeveynlere her zaman yüksek değer verilmiştir. Kutsal Kitabımız Kuran-i Kerimde de: “Şayet ebeveynlerinden biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, onlara: “Öf” bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle”(İsra 23-24) buyurarak İslam’ın da bu konuya ne kadar hassas yaklaştığını görüyoruz. Dinimize göre ebeveyn Yahudi ve Hristiyan, hatta dinsiz bile olsa onlara dünya işlerinde tabi olmak farzdır. Sadece dinin emirleri konusunda anne babaya tabi olunmaz. 
Durum böyleyken ebeveynlerinde çocuklarını düşünmesi gerek. Ancak ne yazık ki, bazı anne babalar, çocuklarını göz göre-göre ateş için hazırlıyorlar. Sorsan herkes Müslüman ancak evladının ayağına diken batmasına bile razı olmayan ebeveynler, çocuğunun geleceğini düşündüğü kadar ahiretini düşünmüyor.

İnsan yaratılış gereği Allah inancıyla doğuyor. Bu nedendendir ki, Peygamberimiz (s.a.s): “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Daha sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar” buyuruyor. Hadisten de görüldüğü gibi ebeveynin insan üzerinde etkisi çok büyüktür. Onun için her bir Müslüman anne baba, evladının dünya ve ahireti için onu gerçek bir Müslüman olarak yetiştirmelidir. Hayırlı evlat dünya için yüz aklığı, ahiret içinde kapanmayan sevap kapısıdır. Tam tersine hayırsız evlatsa, dünyada utanç kaynağı, ahirette de cehenneme odundur. İmam Gazalinin dediği gibi: “Allah ve Rasulundan uzak evlat yetiştirmek, cehennem için odun yetiştirmeğe benzer.” 

Şimdi anlatacağım hikaye Arap ülkelerinin birinde yaşanmış gerçek hikayedir. Hikaye’yi İmamın kendi ağzından dinleyelim:

“Bir camide din dersi veriyordum. Ders zamanı bir genç görüyordum. Hep kenarda durup bizi dinliyordu. Bir gün gencide derse davet ettim. Sevinerek geldi. Çok kısa zamanda en iyi öğrencim oldu. Fakat bir müddet sonra çocuk derslere gelmemeye başladı. Diğer öğrencilerimden sorduğumda, babasının, genci derse gelmeğine izin vermediğini öğrendim.
Aradan biraz zaman geçince, yolda o gençle karşılaştım. Genç bana babasının, onun derse devam etmeğine izin vermediğini söyledi. Benden babasıyla konuşmamı istedi. Bende konuşacağıma dair söz verip oradan ayrıldım. 

Bir kaç gün sonrada gencin babasıyla konuşmak için evine gittim. Adam beni gördüğünde “sen o adamsın” dedi ve daha ağzımı bile açmadan bana hakaretler yağdırıp yüzüme tükürdü. Ben sabır edip, hiç bir şey söylemeden oradan ayrıldım. 

Aradan yıllar geçti. Bir gün yatsı namazından sonra bana, dışarıda birinin beni beklediğini söylediler. Adamı gördüğüm zaman tanıdım. O gencin babasıydı. Ağlayarak bana evladını şikayet ediyordu: 

“Eve geç geliyor, kötü kişilerle arkadaşlık ediyor, içki içiyor ve hatta artık beni dövüyor” dedi. Benim ona yardım etmemi ve oğluyla konuşmamı istiyordu. Adama bu olanların kendisinin suçu olduğunu anlatmağa çalıştım. O genci geri döndürmek için çalışacağımı söyledim ama artık bu çok zordu.” 

Bu hikaye ile yazımı noktalamak istiyorum. Bu yazını okuyan ebeveynlerden ricam lütfen evlatlarımızın maddi ihtiyaçlarını düşündüğümüz kadar manevi ihtiyaçlarını da göz ardı etmeyelim. Çünkü, Hak ile meşğul olmayan kalbi, şeytan işgal eder…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Senan Kazımoğlu Arşivi