İsrail, COP 29 ve Azerbaycan
Herkese malum olduğu üzere dünya devletleri iklim değişikliğiyle ilgili alarma geçmiş durumda. BM öncülüğünde 150’den fazla devlet, yaşanan iklim kriziyle mücadele için 1992 yılında “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi”ni imzaladı. Bu anlaşmayla birlikte kısa adı COP (Conferences of the Parties) olan sözleşmenin “Taraflar Konferansı”nın ilki Berlin’de yapıldı. Böylece her yıl ayrı bir ülkede düzenlenmek üzere, Birleşmiş Milletler “İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi”ne katılan ülkelerin toplantısı yapılması kararlaştırıldı. Bu yıl yapılan 29. toplantının gerçekleştiği ülke ise Azerbaycan Cumhuriyeti seçildi. Yani programı düzenleyen Azerbaycan değil, Birleşmiş Milletler; Azerbaycan yalnızca ev sahipliği yapıyor. Hatta öyle ki toplantının yapıldığı birçok yerde güvenliği Birleşmiş Milletler’in polisleri sağlıyor.
COP programı gereği, anlaşmaya taraf olan tüm ülkelere davet gönderilir ve her ülke buna katılma hakkına sahiptir. Hatta öyle ki Azerbaycan, henüz barış anlaşması bile imzalamadığı Ermenistan’ı dahi etkinliğe davet etti. Hal böyleyken, malum olduğu üzere İsrail de bu anlaşmanın tarafı olduğundan ona da davet iletildi. Birleşmiş Milletler’in düzenlediği programa, İsrail resmi makamlarından olumlu yanıt geldi ve Cumhurbaşkanı İzak Herzog’un katılacağı duyuruldu.
Bu haber Türkiye’de duyulmadan önce sosyal medyadan bir paylaşım yaptım. Paylaşımda, “Tahminlerim doğruysa pusuda bekleyenler buradan Azerbaycan’a saldıracak.” demiştim. O zaman bir iki sayfa dışında haber çok dillendirilmese de, maalesef tahminimde yanılmadım. Ancak işin garip tarafı, bu defa İzak Herzog’un gelmesi değil, gelmemesi üzerinden Azerbaycan’a saldırılıyor.
Meseleyi biraz daha aydınlatayım. İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog, bir iki gün önce Bakü’de yapılan COP 29 Konferansı’na katılmayacağını duyurdu. İsrail Başkanlık Ofisi’nden yapılan açıklamaya göre Herzog’un etkinliğe katılmama nedeni güvenlik olarak açıklandı. Ancak Türkiye ve Azerbaycan medyasındaki iddialara göre, Herzog’un asıl katılmama nedeni, İsrail Cumhurbaşkanlığı uçağına Türkiye hava sahasının kapatılmış olmasıdır. İddia doğru mu, yalan mı bilmiyorum; ancak şunu söyleyebilirim ki, Herzog’un bu sebepten dolayı programı iptal etmesi pek inandırıcı gözükmüyor. Zira İsrail Cumhurbaşkanı, Azerbaycan’a gelmek isteseydi, Güney Kıbrıs Rum Kesimi üzerinden Yunanistan, Bulgaristan ve Karadeniz hattından Gürcistan’a geçerek de Azerbaycan’a ulaşabilirdi.
Yanlış anlaşılmasın; İsrail Cumhurbaşkanının Azerbaycan’a gelmesini ben de istemiyorum. Burada anlatmak istediğim mesele, bu konu üzerinden Azerbaycan aleyhindeki propagandadır. Türkiye’de bu haberi paylaşan bazı sosyal medya hesapları kitlesini Azerbaycan’a karşı kızıştırıyor. Ya da paylaşımın altında yapılan yorumlarda direk Azerbaycan hedef tahtasına oturtuluyor. Kısacası Herzog’un Azerbaycan’a gelmesi ayrı bir dert, gelmemesi ayrı bir dert olmuş. Bazılar Azerbaycan’a saldırmak için resmen fırsat bekliyorlar.
Buradan da anlaşılıyor ki Azerbaycan aleyhine algı yapanların derdi üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Algılara ve kara propagandaya değil, vicdanınızın sesine kulak verin. Ben dilim döndüğünce meseleyi anlattım; artık gerisi sizin vicdanınıza kalmış.