Hayatın siyaseti siyasetin hayatı
Siyaset dediğimiz şey öncelikle bir stratejidir. Belli bir plan, program etrafında şekillenir. Ortaya konulan plan, programın uygulanabilirliği ölçüsünde de başarıya ulaşılır. Şurası kesindir ki siyasette duygusallığa, fazla iyi niyete yer yoktur. Daha net, katı kuralları vardır. Zaten gündelik hayatla siyasi hayatı ayıran en temel noktada budur.
Son dönemde gerek siyasiler içerisinde gerekse medyada daha önce iktidarı destekleyen, iktidarın nimetlerinden sonuna kadar yararlananların bir anda muhalif olmalarına, sözde muhasebe yaparak kendilerini temize çıkarmalarına şahit oluyoruz. Son örneği geçmişte önce bakan, ardından başbakanın basın danışmanlığını yapan, bunların ardından ülkenin çok önemli bir kurumunun genel müdürlüğüne getirilen şahsın saçmalamaları oldu. Bu kişi önemli görevlerinin ardından muhafazakâr gazetede köşe yazarlığı yapıp, televizyon kanallarındaki tartışma programlarına katılıyordu. Çalıştığı gazeteden gönderilince bir anda en öz has hakiki muhalif gazeteci oldu.
Bir ara işsiz kalan gazeteciler kendi internet sayfalarını kurup, orada yazıp çiziyorlardı. Şimdi ise moda Yotube üzerinde kanal oluşturmak. Bu arkadaşta orada açtığı kanalda kafasına göre saçmalıyor. Neymiş efendim başbakanın basın danışmanlığı yaptığı dönemde kendisi istememesine karşın atılacak manşetler ona soruluyormuş falan. Doğru veya yanlış bunu bugün söylemenin bir anlamı yok ki. Madem o kadar düzgün bir insandın, gazeteciydin o zaman sesini çıkarsaydın ya(!) Bu tarz o kadar çok insan var ki. İktidarın nimetlerinden yararlanırken yapılan sözde yanlışlara çıkarın uğruna ses çıkarma, gün gelip nimetler elinden alınınca bağırıp çağırmaya başla. Genelde de bu tarz insanlar hep haklı, doğru olurlar. Zaten onların görev aldığı dönemde siyasi iktidarda da bir sıkıntı yoktur. Ne olduysa onlar görevden alınınca olmuştur, iktidar yoldan çıkmıştır…
Daha önce iktidarın saflarında yer almış, şimdi ise ucuz yoldan muhalif olmaya çalışan ne kadar insan varsa kanalında ağırlayan bu arkadaş önümüzdeki günlerde bakan danışmanlığı dönemi ve genel müdürlüğü yaptığı eski kurumundaki günleriyle ilgili kitap yazacakmış. Başbakanın danışmanlığını yaptığı dönemle ilgili ise anılarını yazmayacakmış. Gerekçesi ise devlet terbiyesiymiş. Eğer biraz devlet terbiyesinden nasibini almış olsa şuanda kenara çekilip saçmalamazdı. Niyeti de çok açık. Şimdiden gelecekte olası bir iktidar değişikliğinde yeniden önemli makamlara gelebilmek için beyhude bir çaba gösteriyor. Genel müdürlüğü döneminde Türkiye’nin en saygın kurumları arasında yer alan yapının imajını nasıl yerle bir ettiğini, çalışanlarına ne tür haksızlıklar yaptığını basında herkes biliyor. Başbakanın danışmanlığı dönemini yazmayacak olmasının da nedeni devlet terbiyesi falan değil cesaretinin olmaması. Yalanlarının üzerine açılacak davalarla uğraşmak istememesi. Çünkü oturduğun yerden muhalif olmak çok konforlu. Nasıl olsa yabancı sermaye destekli yeni haber siteleri dediğin her şeyin hemen reklamını yapıyor. Ne gerek var durduk yere başını ağrıtmanın…
Yukarı da bahsettiğimiz arkadaş sadece bir örnek. Gerek basın, gerekse siyaset ve bürokrasinin çeşitli kademelerinde bunun gibi o kadar çok kişi var ki. Tek amaçları kendi çıkarlarını korumak. Ülke, vatandaşlar, ekonomi falan umurlarında değil. Mevcut iktidar bunların ne olduğunu anlayınca kenara çekti. Bunlarda muhalefete göz kırkıp günün birinde yeniden kendi iktidarlarını oluşturmanın peşindeler. Üzüldüğümüz tek şey bunları gerçekten samimi bulup inananlar. Emin olun bu tarz insanlara bugün tekrar görev verilecek olsun yeniden iktidarın destekçisi olurlar. Bu kadar da teflon karakterlidirler.
Gündelik hayatımızda gerek akraba, gerekse de komşu ve arkadaşlarımızla olan ilişkilerimizde duygusallık ön plandadır. İşyeri ortamında bile çoğu zaman duygusallığı bir kenara bırakırız. Çünkü neticede yapılan şey bir iştir. Bittiği zaman biter. Siyasette ise birlikte çalışılacak kişileri seçerken duygusallık bir kenara bırakılmalı. Hükümetin bugüne kadar ki en büyük hatalarından birisi de fazla iyi niyetli ve duygusal olmasıydı. Çok şükür 15 Temmuz sonrasında bu kötü huyundan vazgeçti. Düne kadar uysal bir şekilde takılanların bugün sesini yükseltmesinin en büyük gerekçesi de budur…