Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Hayat Mı Çok Ağır

Hayat Mı Çok Ağır

Yaşadığımız hayatın bizde bıraktığı anlam bütününü nasıl tarif edeceğiz? Kısıtlı imkânlarıyla belirli bir vaktin dünyalık kısmını yaşıyoruz. Gerçek ve sonsuz dünyanın hazırlığı için geçen sürenin anlam ve derinliğini arıyor değiliz. Başımıza gelen ya da gelme ihtimali olan ne varsa bizi biz yapmaya matuf nedenleri var. Diğer yandan derdi olan, değerleri olan, gayesi olan insanların dünya hayatında mutlak iyilik olmayacağını bilmesi de salık veriliyor. Nitekim dünya hayatı yaşadığımız haliyle ağır ve meşakkatli…

Daha dün “Hayat çok ağır” diyordu durakta bekleyen ihtiyar adam; onu duyan delikanlı “ne ağırı bey amca, zaman yetmiyor çok hızlı çok” diyerek hayıflandı. İhtiyar adam delikanlının yüzünde oluşan bıkkınlık ve tükenmişlik ıstırabını gördü, sesini iyice kısarak “tam da bunu diyorum evlat, hayat ağır, yüzüne yansımış” diyerek iç çekti.

Duraktaki adamın “hayat çok ağır” ifadesinde neyi demek istediğini biraz alay ederek biraz kızarak ve çokça “anlamamış” olarak savuşturan delikanlının aynı dünyayı yaşıyor olduğunu hatırlatmak gerekmez. Kaldırabileceğimiz kadar yük istemekle mükellefiz. Evet, o yükü yüklenecek güce ve kabiliyete sahip olmak bize verilmiş en büyük anlam belki de.

Yükün nitelik ve niceliğine göre ona ağırlık sıfatını veren biziz. Biricik olan ben kendi hikâyemin başrolünü oynuyorum. Babamın evladı, çocuğumun babası, üst komşumun kapı komşusu, bir devletin vatandaşı ve diğerleri… Hikâyemin bir anlam ve kıymeti olsun için uğraş veriyorum. Bu uğraşımın öte dünya için bir yolculuk olduğunu unutur muyum?

Hayat ağır evet… İnsan olarak insanca yaşamanın peşinde olduğunu söylüyor olmam diğer insanlarla aynı savaşın içinde olmamı sağlamıyor. Kimisi vaktini, hazzın ve hızın doruğunda merkeze kendisini alarak tüketiyor, kimisi boş vererek el sallıyor. Kimisi, vefa, aşk, sevgi, muhabbet yokmuş gibi davranıyor, kimisi vefasızlığıyla “güya” sevdiğine yük oluyor.

Yetişemiyoruz giden güne ve “şimdi” dediğimiz anın elimizden kayıp gitmesine mâni olamıyoruz. “Şimdi” bitip yarın başlayınca maziden açtığımız bahsin etkisiz elemanları oluyoruz. Mamafih bizi sıradan ve adi şeylerden uzaklaştıracak, sıradanlıktan kurtaracak olan ne varsa yine bizim içimizde cevher olarak saklanmakta. Neden, ne kadar uzaklaşacağımız kadar neye ne kadar yaklaşacağımız da hayatın ağırlığına tesir edecek.

Duraktaki adam, uzaklara bakarak hasretini çektiği ne varsa esen yel ile çekti içine ve şükür dedi. Duraktaki genç, saçlarını düzelterek esen yele kahır etti. Adam “le havle” çekti, genç daha gelmeyen otobüse sitem etti. Aynı zaman aralığında aynı mekânda birbirinden farklı iki dünya tasavvuru, iki değerlendirme tarzı… Hangi dünya tasavvurunda olursak olalım, insan olmaklığımız bizim en kıymetli cihetimiz olsa gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi