Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca HAYAL BU YA

HAYAL BU YA

                Doların tavan yapması, ABD’li resmi bir yetkilinin Türkiye^ye meydan okuyan çemkirmesi, Güneydoğu’dan veya sınır ötesinden gelen şehit haberleri, içerde ABD ağzıyla yayın yapan TV spikeri, Türk parasının değer kaybından mutluluk çıkaran AB hırızmalı gazeteciler, insanın elbette moralini bozuyor. Bireysel çaresizlik; insanı hayal kurmaya yönlendirerek bu kaotik atmosferin insan ruhuna yapmış olduğu baskıyı dengelemek gibi bir işlevi de üstleniyor gibi gelir bana. Bu yazı da böyle bir denge sonucu kaleme alınmıştır diyebilirsiniz

                Bazen cenneti, bir yasağı bozmakla yitiren Hz.Adem cennetin nasıl aranacağını biliyor ( öğretilmişti demeliydim galiba)olmalı ki; gözyaşlarıyla ‘’ cennetin kapısında gördüm’’ dediği Lailaheillallah Muhammeden Resulullah merkezli bir yürek sürdü sahneye dünya isimli yazılı kitaptan. Gözyaşımız yok, öyle bir yüreğimiz yok tamam ama yine de cennetin kapısında ki tevhidi görme hayali kurarım Hz. Adem gibi bağışlanma senedim olmasa da, sanki hak etmiş gibi. 

                Bazen rüyalar, kafesinden çıkan bülbülün özgürlük dolaşımını tamamladıktan sonra yuvasına dönüş yapmasının sembolik anlatımından farklı bir şey mi acaba diyorum? Çünkü rüyalarda ne kadar özgürsek uyanınca o kadar tutsağız arzularımıza. İsmail’in babasının rüyası farklı. İsmail’in  farklı olduğu gibi. Babasına, rüya hürriyetini yaşarken ‘’verdiğin söz’’  deniyordu ‘’verdiğin söz.’’ İsmail’in, babasına ‘’sabredenlerden olacağını’’ söylerken, dünya arzularının tutsaklığına meydan okuyan ve  ebedi özgürlüğü tercih eden iradesi gibi bıçağa boynumu uzatırım teslimiyetimi test etmek adına.

                Bazen kalbinin temizliğinden(!) şüphesi olmayanları istisna ederim ama bizim gibi içinin kirlerinden bunalmış insanların neler yaptığını bilmiyor olsam da; zaman zaman gönül yurdunda  bir Hıra mağarası keşfedip Allah’a kendisini adayarak erenler meclisine katılmak hayali kurduklarını tahmin ettiğim için bazen onlar gibi Cebrail’siz bir Hıra mağarası bulur en az 40 gün bir sefasını sürerim o muhteşem ve ulvi yalnızlığın.

                Bazen, kendi hasedimin, riyamın, kibrimin, gururumun, Batı hayranlığımın, dünyaya aldanmış ve aldatılmış duygularımın zehirli parmakları arasında dolaşıp dururken, beni kimsenin  kıskanmasına izin verecek bir özelliğim ve sıfatım olmadığı halde madem Türkiye’de Mısır’a sultan olmak Kaf Dağının ardında, hiç değilse nefsimle hesaplaşmak adına Hz. Yusuf’un kuyusuna inerken gözyaşıyla kuyu dolacakken uyanırım sanki uykudan uyanmış gibi.

                 Bazen ‘’ Cennete buyurun’’ daveti yapan cennet kokulu Kutsal Elçiye reva görülen amca eyleminden incinmesin diye Taif’in  Zeyd’i gibi, vücudumu O’na siper eder sonra da düşmanlarını Ebu Leheb’in işkembesinin içine doldurup kokusu çıkmasın diye Yahudi asıllı ABD şirketlerinin BAE nde açtığı petrol kuyularından birine gömerken aslı varmış gibi de heyecanlanırım.

                Bazen solumda cehennem beyaz dumanlar püskürtürken titremeyen yüreğim ‘’cehennemi iğne ucundan görseniz alnınızı secdeden kaldırmazdınız’’ Hadis-i Şerifi aklıma gelince dehşetle irkildiğim an kendimi secdede bulmuş gibi Allah’a şükrederim. İyi ki hayalimiz bari var. Selamlar.

               

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi