Güçlü müsün, büyüksün
Sözün tesiri, içeriği kadar onu söyleyenin gücüne ve büyüklüğüne de bağlıdır? Avazınız çıktığı kadar değil gücünüzün tesiri kadar duyurursunuz sesinizi. Hele mesele uluslararası devlet ilişkileri ise gücün kadar büyük olursun. Güç ise salt bir alana bağlı değil. Bulunduğunuz coğrafyadan ekonominize, askeri gücünüzden sahip olduğunu enerji alt yapısına, tarihinizden köklerinize kadar birçok unsur gücünüzün miktarını ve tesirini belirler.
Güç aynı zamanda büyük devlet olabilmeniz için çok mühim bir vasıtadır. Parası, askeri, enerjisi olan her devlet büyük devlet olarak vasıflanmaz. Bu durumda her Avrupa ülkesi büyük devlet değildir. Mesela Çin büyük devlet olarak kabul görülebilir ama Kore için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bu büyük devlet mevzuunu şimdilik bir kenara bırakalım, güçlü devlet olmanın gereği ve nedeni nedir, ona değinelim. Mesele şu sual ile neşet etmiştir; Türkiye güçlü bir devlet midir?
Türkler için de “devlet” tüm yaşam biçimini oluşturan, varlık sebeplerinden olup, uğruna savaşılacak, devletin bekası için gerekirse candan geçilecek değerlerden biridir. Türkler varlıklarını devletleriyle bir saymışlardır. Bununla birlikte devletin birliği, dirliği ve varlığının devamı korunmaya muhtaç yegâne toplumsal vazifedir. Bu vazifeyi ferden ferde kendi üzerine almış milletin her bir ferdi devletinin gücüyle kendi gücünün de var olduğuna inanır.
Güçlü bir devlete sahip olma istek ve iştiyakı beraberinde güçlü olma gerekliliğini de getirmiştir. Bu durumda güçlü devlet olabilme kararlılığı ve inancı kodlardan geliyor olmalıdır. Zihinsel kodları, kendini zayıf ve beceriksiz, edilgen ve güdülebilir imge ve kabullerle şekillenmiş bir topluluk güçlü bir devlet olacağına zaten inanmayacaktır. Güçlü devlet gerek içerden gerekse dışarıdan gelebilecek her türlü saldırı ve tehlikeye daha mukavemetli olacaktır.
Uluslararası ilişkiler devletlerin menfaatleri göz önüne alınarak şekillenir çoğunlukla. Bugün vereceğiniz kararlar sizden sonra gelecek nesilleri etkileyecek ve onlara takip etmeleri gereken bir yol bırakacaktır. Özellikle dış politikanız, kendi iç dinamiklerinizin hassasiyetinden bir kapı bularak şekillenmek durumundadır. Geleceğe dair yapacağınız plan, proje, anlaşma vb. girişimler sizi ve bulunduğunuz coğrafyayı güven ve huzur içinde tutabilecek yapıya sahip olmakla birlikte, sizin gerek ekonomik gerekse sosyal ve askeri yapınıza en üst düzeyde fayda sağlayabilmelidir.
Dünyanın özellikle teknolojik devrim sonrası yaşamış olduğu sarsıntı ve güvenlik sorunu devletlerin komşuları ve diğer dünya devletleri ile olan ilişkilerini gözden geçirip sorgulamalarına neden olmuştur.
Ekonomik sıkıntılar ve kaygılar henüz çözülmemişken kendisini iyiden iyiye hissettirmeye başlayan enerji sıkıntısı, pazar kapma mücadelesi, teknolojik gelişmelere bağlı bilişim savaşları, çevre dengesinin bozulmasıyla birlikte yaşanan felaketler ve daha kötülerinin bekleniyor olması ülkelerin gerek yakın gerekse uzak planlamada çok daha dikkatli olmalarını gerekli kılıyor. Buda devletlerin menfaat çıkarlarını düşünürken daha bencil, daha saldırgan, daha alıngan olmalarına yol açabiliyor.
Durum böyle olunca güçlü devlet olabilmeyi başarmak kaçınılmaz oluyor. Kendi bulunduğu coğrafyayı kontrol edebilen, komşuları ile iyi geçinen, gerektiğinde inisiyatifini kullanabilen, kazanırken kazandırmayı becerebilen devletler güçlü devlet olma yolunda önemli avantajlar kazanıyor.