Gördük mü?
Kaç haftadır ülkemizde sokağa çıkma yasağı neden ilan edilmiyor denilip duruluyordu. Fazla değil sadece iki günlük yasak bile bize Türkiye’de yasağın ancak son çare olarak kullanılması gereken bir seçenek olduğunu gösterdi. Her şeyin başı iyi niyettir. Bu iki günlük yasak vatandaşların bir kısmının yangın çıksa saçlarını taramaya devam edeceğini, muhalefetin ise asıl amacının her zaman olduğu gibi bağcıyı dövmek olduğunu çok açık ortaya koymuştur.
Geçtiğimiz haftalarda sokağa çıkma yasağının bir tuzak olduğunu, ülkemizin ekonomisine, güvenliğimize doğrudan zarar verip, bunun üzerinden hükümeti yıpratıp istifaya zorlamaya çalışacaklarını defalarca yazdık, söyledik. Bugün hükümet iki günlük yasak kararı aldı, belki önümüzdeki günlerde daha uzun yasak kararları alacak diye fikrimizden geri adım atacak değiliz. Yasak kararının nasıl olması gerektiğiyle ilgili aynı şeyleri tekrar etmemize gerek yok, merak edenler bir zahmet önceki yazılarımıza göz atsınlar.
İçişleri Bakanlığı’nın yasağı açıklama noktasında tek hatası açıklamayla birlikte detayların olduğu genelgeyi yayınlamaması, ikisinin arasında yarım saatlik bir farkın bulunmasıydı. Bu yarım saatlik fark bile bizim gibi gaza gelmeyi sevip, her şeyin en kötüsünü düşünen bir millet için çok uzun süreydi. Artık şunu anlamalıyız, yetkililer tarafından yapılacak resmi açıklamalar yoruma açık olmayacak şekilde gayet net, ilkokul çocuğunun anlayacağı düzeyde olmalıdır. Çünkü sosyal medyadaki dedikodular yetkililerin resmi açıklamalarından da basının haberlerinden de daha fazla itibar görmektedir. Bunu yanlış olmasının son tahlilde herhangi bir önemi yoktur…
Hemen yasağın iki gün değil 14 gün süreceği dedikodusu yayıldı. Bakanlığın yasak iki gün açıklaması bile gaza gelmiş, macera peşinde koşan kalabalığın umurunda olmadı. Ellerinde telefon video çekip paylaşan öküzler bakanlığın açıklamasından haberimiz yoktu ki diye kendilerini savunuyorlar. Çünkü o kendilerinden daha akıllı olan telefonların haber almak gibi düzgün işlere de yarayabileceğini bilmiyorlar(!) Lümpenliğin okumakla, gelir durumuyla bir ilgisinin bulunmayıp, ruhla alakalı olduğunu bu iki günde bir kez daha gördük. Doğrusu hiç de şaşırmadık.
Bakanlık birkaç gün önce böyle bir açıklama yapsaydı, insanlar paniğe kapılmazdı falan deniyor ama hikâye. Bakanlık kaç gün önceden olursa olsun açıklama yapar yapmaz insanların büyük çoğunluğu marketleri yağmalamaya koşacaktı, birkaç saat içerisinde bir aylık alıveriş yapıldığından bomboş market raflarıyla karşı karşıya kalacaktık. Son bir aydır ortada daha yasak yokken marketlerin ne hale getirildiğini görüyoruz. Kendilerini kandırabilirler ama kimse milleti enayi yerine koymasın.
Bu iki günlük yasak kimin ne mal olduğunu açıkça ortaya çıkardı. Muhalefetin derdinin insanların sağlığı olmayıp, ülkede oluşacak bir kargaşa ve ekonomik krizle hükümetten kurtulmaya çalışacaklarını bir kez daha gördük. Daha ilk dakikadan sosyal medyada hükümet istifa diye tempo tutanlar vardı. İçişleri Bakanı Soylu ve bakanlık yetkililerinin işi bilmedikleri de ortaya çıktı(!) Biraz işten anlasalardı hemen “Market önlerindeki kalabalıklar CHP’liler tarafından oluşturulmuş olup maksat hükümeti zor durumda bırakmaktır. Bu kalabalığı oluşturan insanlara CHP tarafından para verildiği tespit edilmiştir” vb. bir açıklama yaparlardı. Doğru olup olmasına gerek yok ki buna inanacak bir kamyon sazan nasıl olsa var. Şuradan biliyoruz çünkü benzeri bir açıklamayı İstanbul Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz günlerde yaptı ve buna inanıp ciddi ciddi tartışan çok sayıda sazan gördük.
Bu virüslü günlerin daha farklı imtihanlara da vesile olacağı açık. İşin tuhaf tarafı artık gördüklerimize, duyduklarımıza pek şaşırmıyoruz. Herkesin çapı, tıyniyeti ortada. Hükümetin bu noktada yapması gereken yasağı ihlal edenlere acımayıp en üst sınırdan ceza vermek olmalıdır. Çünkü işin şakası yok. Bireysel önlemlerle bir yere kadar güvenlik sağlanıyor. Yaşananları bir oyun, macera olarak gören lümpenlere acımanın bir âlemi yok…