Gelecek geçmişimizdir
Toplumların kimlikleri tarihleriyle oluşur. Bunun oluşumunda coğrafyanın da katkısı göz ardı edilemez.
Türk toplumu da tarihiyle kimlik kazanmıştır. Kimliğinin oluşmasında yaşadığı coğrafyaların büyük etkisi bulunmaktadır. Tarih ve coğrafya bizi biz yapmış unsurlar olarak bundan sonrasında da neler yapmamız gerektiği hususunda yol göstermektedir.
Bozkır yaşamı, göçebe toplum kültürü, beslenme alışkanlıklarınızdan birbirinize yardımlaşmaya kadar çok sayıda unsurun bileşimiyle sizi tarih sahnesine çıkarmıştır. Kadim dünyanın merkezi kabul edilen ve bugün dahi jeo politik ve jeo stratejik olarak son derece önemli bir coğrafyayı yani Anadolu’yu vatan yapmak ve bu vatanda bin yıl hüküm sürmek kolay değildir. Bugünlere bizi getiren geçmişin mirasıdır. Bu görkemli mirasın gelecek nesillere aktarılması ve onların da kimliklerini, karakterlerini korumaları bizlerin en büyük sorumluluğudur.
Bin yıldır bu coğrafyada yaşamaktayız. Buralara gelişimiz, buraları yurt tutuşumuz çok daha eskilere giden tarihimiz ve ata yurdu topraklarımızın bize kattığı karakter ve kimlik sayesinde olmuştur. Buraları vatan edinirken nasıl bir zihniyete, yönetim kültürüne, hoşgörüye, adalet duygusuna sahipsek bundan sonra da hayatiyetimiz sürdürmek için bunlara muhtacız.
Kimliğini kaybeden bir toplumun yeri tarihtir, daha doğrusu tarihin mezarlığıdır. Unutmayalım ki Anadolu bir medeniyetler mezarlığıdır. Nice medeniyet burada tarih olmuştur. Yaklaşık bin sene süren Endülüs’ten geriye ne kalmıştır? İspanya’da İslam’ın bir izi dahi kalmamıştır. Bugün Rus toprağı kabul edilen Karadenizin kuzeyi asırlarca Türk yurdu olmuştur. Bizim yerimiz tarih müzesi değil biz tarih yapıcı bir milletiz, bu böyle devam edecek diyorsak, tedbiri, çalışmayı, teyakkuzu ve mücadele azmimizi asla ve asla kaybetmemeliyiz.
Tarihi asırlara dayanan bu millet geleceğini de korumasını bilecek durumdadır. Nasıl Selçuklu döneminde Hasan Sabbah ve Haşhaşilerle uğraşmışsa, nasıl Osmanlı’nın son dönemlerinde kendini arkadan hançerleyen içimizdeki unsurlarla mücadele etmişse bugün de hem Batı’ya karşı hem de düşmanla işbirliği yapanlara karşı mücadele edecektir. Biiznilllah bu mücadeleden de galip çıkacaktır.
Tarihin yeni bir kırılma döneminde yaşıyoruz. Kırılma dönemleri zayıf bünyeler için sonu yaklaştıran bir etkide bulunurken, güçlenmekte olanlar içinse yeni fırsat alanları oluşturur. Türkiye bu dönemlerden elbet ve güçlenerek çıkacaktır. Bu mücadele döneminde saflar belli olmaktadır. Gün gelecek herkes durduğu safın bedelini ve hesabını ödeyecektir.