EYLÜL SENDROMU
İçte ve dışta yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelerle ilgili final sanki Eylül ayında gerçekleşecek ve kaderimiz sanki eylül ayında netleşecek. Bütün piyasa eylül ayına odaklanmış durumda. Haksız sayılmaz, zira her dönem Eylül ayı çok hayati gelişmelerin yaşandığı bir ay olmuştur. Bu yıl da, iki aydır yazmaya çalıştığımız üzere, yaşanmakta olan küresel sıkıntıların doğurduğu ekonomik ve siyasi tablo sanki eylül ayından başlamak üzere ciddi bir değişikliğe uğrayacakmış gibi görünüyor.
2008’den bu yana krizin yükünü hafifletmek için küresel hakim güçler tarafından uygulanan gevşek para politikasının sağladığı likidite sayesinde büyüme ivmesi yakalayan ve bu sayede krizi teğet atlatan, hatta bol likidite sayesinde büyüme rekorları kıran gelişmekte olan ülkeler, piyasalarına akan bol parayı artık iade etme noktasına gelmiş durumdalar. Türkiye Brezilya, Meksika, Malezya gibi gelişmekte olan ülkeler artık kriz öncesine dönmek ve ekonomi politikalarını artık yeni döneme göre tasarımlamak durumundalar. Mesele sadece ekonomik değişim olsa belki iş daha kolay çözülebilir, ama yaşanan bu radikal değişime bir de ortadoğuda yaşanan siyasi kaos eklenince iş gerçekten bizim açımızdan zorlaşıyor. Uzun tarihsel kronolojik süreç karşısında insanın yaşam süresi gerçekten çok kısa.
Ortadoğu’da yaklaşık bir asırdır sınırların değiştiğine kısa ömrümüz bugüne kadar şahitlik etmedi. Ancak görünen o ki, güçlü vatan kavrayışımızın da etkisi ile kudsiyet atfettiğimiz sınırlar artık değişimin arefesinde. Sonucun ne yönde olacağını kestirmek zor. Ancak bugün itibarı ile yazımızın da konusunu teşkil eden Eylül ayı sendromunda bu durumun çok önemli bir etkisinin olduğuna kuşku yok. Atılan düğümler oldukça sıkı ve tabi hepsinin de Eylül ayında çözülmesini beklemiyoruz. Ancak;-FED’in parasal sıkılaştırmayı eylül ayında başlatacağı beklentisi,-Almanya’da 22 eylülde yapılacak genel seçimler, Japonya’da eylül ayında tüketim vergilerinin artacağı beklentisi, -ABD’de borçlanma tavanı tartışmalarının bu ay olacak olması -Suriye’ye müdahale ihtimalinin eylül ayında iyice güçlenmesi, gibi nedenler küresel baz da eylül ayının önemini arttırırken, içeride Merkez Bankasından, küresel dolar devalüasyonuna gelen iddialı ve sert açıklama piyasaların heyecanını iyice arttırıyor.
Bütün bu gelişmelere rağmen, siyasi gelişmeleri hariç tutarsak, ekonomik anlamda gelişmekte olan diğer ülkelerden negatif yönden ayrıştığımız söylenemez. Neticede bütün gelişmekte olan ülkeler gibi biz de küresel piyasaların dayattığı gerçekliği yaşamak durumundayız. 375 milyar usd rezervi bulunan Brezilya Merkez Bankasının, açıkladığı 60 milyar usd pakete rağmen küresel devalüasyona dur diyememesi, değişimin boyutları hususunda bizlere sanırım net bir fikir veriyor. Eylül sendromu, elbette her ne kadar bir gerçekliği ifade ediyor olsa da ve eylül ayları hep zor olsa da neticede bir miktar da latife.
Umarız, bu sonbaharda sadece yapraklar dökülür ve ağaçlarımız dimdik ayakta kalır.