“Ev Kadını” Statüsü Üzerine
Bilindiği gibi ülkemizde kadınlar iki sınıfa ayrılıyor: Ev kadını ve çalışan kadın…
Çalışan kadından maksat ya resmi bir kurumda memurdur ya da özel her hangi bir iş sektöründe çalışmaktadır. Bu ya işçi statüsünde ya da kendi işini kurduysa işveren statüsünde olmaktadır. Bunlara bir diyecek yok. Asıl mesele, ev kadını statüsünde bulunan kadın profiliyle ilgilidir.
Artık evlilik tercihlerinde çalışan kadına öncelik veriliyor.
Kapitalizm öylesine bizi her alanda esir almış ki, “tek maaşla geçinilemez, mutlaka kadınlar da iş hayatına katılmalıdır” mesajı veriliyor ve buna da zorlanıyor. Sanki ev kadınları iş hayatının dışındaymış gibi…
Kendi ayakları üzerinde duran kadın figürü köpürtülüyor. Aksine ev kadınları ise, kocasının sırtında bir kambur, bir yükmüş gibi telakki ediliyor.
Diğer yandan, “güçlü kadın” olmak pompalanıyor.
Feminizm rüzgârları çalışan kadınları, “senin maaşın var, erkeğinin kölesi değilsin” telkinleriyle erkek düşmanı haline getiriyor. Bununla da kalınmıyor, ufak bir anlaşmazlık karşısında bu anlaşmazlıklar mobingg olarak yorumlanıyor, sonuçta koca, mahkeme kararıyla evden uzaklaştırılma cezası alıyor.
Bu durum pireyi deve yapıyor, az da olsa varolan karı-koca arasındaki sevgi köprüleri tamamen atılıyor.
Maalesef akraba bağları zayıfladığı için karı-koca arasındaki anlaşmazlıkları uzlaştırma görevi de ihmal ediliyor. Üften-püften meselelerden dolayı boşanmalar baş gösteriyor, istenmeyen olaylar yaşanıyor.
Sözün özü, bu sorunların çözümüne katkı sağlayacağı varsayımından hareketle “ev kadını” statüsünü değiştirmeliyiz.
Ev kadını dediğimiz hanımlarımız sabahtan akşama kadar ev işleriyle uğraşıyor. Ayrıca çocuklarının bakımı ve yetiştirilmeleri doğal olarak ev hanımlarına ihale edildiği için bu fedakârlıklar da çalışma kapsamı içerisinde yer alıyor.
Nasıl ki bugün ev hanımı olmasına rağmen ev ya da iş yerlerinde temizlik yaparak geçimini sağlayan kadınlarımıza sigorta yaptırma mecburiyeti getirilerek onlar sosyal güvence altına alınmışsa aynı şekilde devlet, ev kadınlarımıza sigorta yaptırmak suretiyle onların haklarını güvence altına almalıdır.
Artık ev kadını yok, çalışan kadın var. Dolayısıyla ev kadınlarımız da çalışan kadın statüsünde değerlendirilmeli, sosyal güvence altına alınmalı ve onlara asgari ücret de olsa bir maaş taktir edilmelidir. Eğer bu yapılırsa, Türkiye’de işsizlik oranları düşecek, karı-koca arasında anlaşmazlık sebepleri de azalacaktır.