Ermeni Başbakanın İtirafı
24 Nisan günü, malum olduğu üzere ABD Başkanı Biden, Ermeni yalanların destek vererek “soykırım” ifadesini kullandı. Şahsi kanaatim, bunun Ermeni lobilerini tatmin için olduğu ve sadece sözde kalacağı yönündedir. Aslında, bir anlamda da iyi oldu. Her 24 Nisan günü ABD’nin ağzına bakarak, acaba “soykırım” mı diyecek yoksa “katliam” mı diye beklemek, aşağılık kompleksinden kalma bir şey olduğu düşüncesindeyim. Elbette, ABD büyük devlet, mutlaka etkisi olur ancak, bunu beklemek yerine, bunun için sadece 24 Nisanda değil, yılın her günü çalışmak gerek.
ABD Başkanı Biden, 1915 yılı için “soykırım” derken, bakalım 1918 yılında kurulan ilk Ermeni devletinin Başbakanı Hovhannes Kaçaznuni ne demiş?
Ermenistan’ın ilk Başbakanı ve Taşnaksutyun partisinin liderlerinden olan Kaçaznuni, 1923 yılında Bükreş'te, Taşnaksutyun genel kurultayına bir rapor sundu. İnternette de var olan bu rapordan bazı kısımları ayrı-ayrı paragraf şeklinde size iletiyorum:
“1914 Sonbaharında, Türkiye henüz savaşan taraflardan birine katılmadığı dönemde, Güney Kafkasya’da büyük gürültü içinde ve enerjik biçimde Ermeni gönüllü birlikleri oluşturulmaya başlandı. Sadece birkaç hafta içerisinde Ermeni devrimci Taşnaksutyun Partisi, hem bu birliklerin oluşturulmasına, hem de bunların Türkiye’ye karşı gerçekleştirdikleri askeri operasyonlara aktif biçimde katıldı.”
“Biz, kayıtsız şartsız Rusya’ya yönelmiş durumdaydık. Herhangi bir gerekçe yokken, zafer havasına kapılmıştık. Sadakatimiz, çalışmalarımız ve yardımlarımız karşılığında Çar hükümetinin, Ermenistan’ın bağımsızlığını bize armağan edeceğinden emindik.”
“1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye’deki Ermenileri, zorunlu bir tehcire tabi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.”
“Askeri operasyonlara katıldık. Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık. Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik. Olayların sebebi biziz. Türklerin millî mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Ama biz hiç bir zaman devlet olamadık. “Türkiye Ermenistan’ı” diye bir devletin hayalden öte olmadığı gerçeğini göremedik.”
“Kötü kaderden şikayet etmek ve felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur. Bu bizim (hastalıklı) milli psikolojimizin karakteristik bir özelliğidir ve Taşnaksutyun partisi de bundan kaçamamıştır. İsteyen herkes, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, Gürcüler, Bolşevikler tek kelimeyle bütün dünya bizi kolayca atlattı ve ihanet etti. Oysa, bizler safça bu savaşın Ermeniler için yapıldığına inandırılmıştık.”
“Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz, Türk’lerin düşmanı olan itilaf devletlerinin kampındaydık. Türkiye’den “denizden denize Ermenistan” talep etmekteydik. İtilaf devletlerinin ordularını Türkiye’ye göndermeleri ve hakimiyetimizi temin etmeleri için Avrupa ve Amerika’ya resmi çağrılar yaptık. Nihayet, şu da var ki, var olduğumuz sürece aralıksız olarak Türk’lerle savaştık, öldük ve öldürdük. Artık, Türk’lere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?”
“Adil olursak, yönetmek demek öngörmek demekse, biz kesinlikle öngörü yeteneği olmayan, işe yaramaz Taşnak yöneticileriydik. Başlıca zaafımız bu noktadaydı. Dahası, faaliyetlerimizin amacını belirli ve net biçimde anlamış değildik. Rehber bir ilkemiz ve sürekli uygulanabilen tutarlı bir sistemimiz yoktu. Sanki istemeden, tesadüfi koşulların etkisi altında tereddütle hareket ediyor, kafamızı duvara çarpıyor ve ayaklarımızın altındaki zemini körler gibi denemeye kalkıyorduk. İmkanlarımızın sınırlarını bilmiyor ve çoğu zaman bunları abartıyorduk. Engellerin çağını anlamıyor, karşıt güçlerden nefret ediyorduk. Devlet ile partiyi ayıramıyor ve parti ideolojisini devlet işlerine karıştırıyorduk. Bizler devlet adamları değildik.”
“Şimdi neyimiz var? Aras ile Sevan nehri arasında küçücük ve sözde bağımsız, gerçekte ise canlanmakta olan Rusya İmparatorluğu’nun özerk bir kenar bölgesi durumundayız. “Türkiye Ermenistan’ı” diye bir şey yok. Bu konu, Lozan’da defnedilmiştir. Büyük Avrupa devletleri bizi defnettiler.”