Erken kalkan yol alır…
Ve sonunda “Erken Seçim” kararı alındı.
Adına; ters köşe, beklenmedik, sürpriz, ne derseniz deyin, Cumhurbaşkanı Erdoğan milletine sürpriz yaptı.
Devlet Bahçeli ortaladı, Reis vurdu gol oldu.
Devlet Bahçeli’nin 26 Ağustos’u işaret etmesinin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu teklife olumlu yaklaşacağını tahmin ediyordum ama 24 Haziran tarihini gerçekten beklemiyordum.
İnternet sitemize haberi girip Türkiye’de ilk biz bildirim atalım diye metnimi hazırlamış, Reis’in 26 Ağustos’ta seçime gidiyoruz demesini bekliyordum, okuyucularımıza ilk biz haber verelim heyecanıyla.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “24 Haziran’da seçime gidiyoruz” açıklamasını idrak etmem bir yirmi saniye sürdü neredeyse. Üzerimdeki şaşkınlığımı atana kadar bu 20 saniyelik sürede neler neler olmuş öyle. Nasıl bir ülkeyiz dedim kendi kendime. ‘Türkiye’de gazetecilik yapmak zor iş tabi’, diye bir de hak verdim bana.
Ekonomimiz çok hızlı tepki verdi erken seçim kararına.
Dolar ve Euro düşüşe geçmiş, Borsa İstanbul yükselişe geçmiş.
Neyse, sözün özü; sandık bir kez daha milletin önüne geliyor.
24 Haziran, sadece iktidarı belirlemeyecek. Türk milletinin eline, tünelin çıkışını bulmak için ilk defa bir fırsat geçmiş olacak.
24 Haziran; içerde ve dışarda türlü hainliklerle sırf “Erdoğan gitsin” çabasıyla öz vatanının namusuna kör olanların oyununu bozacak.
24 Haziran; Türkiye’nin ağır aksak ilerleyen sistemini tamir edecek. Türkiye’nin motoru rektefiye edilecek, kirden, pisten, yağdan, pastan arınacak. Vites yükseltecek, hedeflerimize radara yakalanmadan, yolda kaza yapmadan hızlıca erişeceğiz inşallah. Türkiye artık hızlı karar alacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararı açıklamasının ardından ekonominin verdiği olumlu tepki bile bir fikir veriyor insana doğrusu. Ben söylemiyorum, erken seçim kararının doğru bir karar olduğunu piyasalar söylüyor.
Milletimiz bir karar verecek. Ödülü de cezayı da millet verecek…
Bürokrasinin dar sokaklarına mahkum edilmiş, bürokratlarının sümen altına süpürüp zamanını çaldığı, eskimiş köhne sisteme sahip bir ülke mi?
Yoksa her yönüyle gelişen, büyüyen, şeffaflaşan, ümitvar olmaya sevk eden, mazisinden aldığı gücü atisine aktaran, mazlumlara önder, düşmüşlere hami, ezilenlere abi olan ve en önemlisi hızlıca karar alıp, uygulama kudretine sahip güçlü bir ülke mi?
Feraset sahibi milletimiz düşünecek ve bir karar verecek.
Ne zaman büyük adımlar atmaya kalksa, sağlı sollu yumruklar yiyen, tam gardını alacakken türlü yavaşlıklarla vakti çalınan, iş yapmada geciken bölgesel güç Türkiye’mi?
Yoksa, dış politikada kimin yanında yer alıp, karşısında kimler olacağına karar verecek kadar feraset sahibi, haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmayıp “1 dakika. Burada ben varım” diyecek kadar civanmert, arı gibi çalışan milletine özgüven verip üretim üssü olan, askeriyle-polisiyle Somali’de, Katar’da, Suriye’de, Irak’ta, Bosna’da Müslümanlara pusula olan süper güç bir ülke mi?
Son söz milletin olacak, milletimiz en güzel kararı verecektir.
Kaybedecekler ise şimdiden belli;
Sandığın ayak seslerinden başka her türlü ayak sesini özleyen ve hasretle bekleyenler…
Amerika, Avrupa Birliği, FETÖ, PKK, DHKP-C ve bunların siyasi ayakları…
Tarih belirterek Başbakan olacağını 15 Temmuz ihanetinden önce televizyonda dillendirenler…
Haşhaşi benzetmesinden rahatsız olanlar mesela…
Onun dışında her zaman kazanacak Türkiye olacaktır…