Eleştiri zamanı
Seçimin üzerinden bir aydan fazla bir zaman geçti. Seçimden önce bilmem kaçlı masanın karşısında Cumhur ittifakına açıkça destek verdik. Desteklediğimiz gibi yeri geldiğinde eleştirmesini de biliriz. Çünkü şahsi çıkar elde etmek için desteklemedik ki eleştirirken bir tereddüdümüz olsun. Normalde ilk birkaç ay yeni bir hükümetin cicim ayları sayılabilir ama yaşadığımız dönem hiç normal değil. Bırakın ilerlemeyi geriye gitmektense yerinde saymayı yeğleyeceğimiz bir ekonomik atmosferin içindeyiz. İşler maalesef hiç iyi gitmiyor…
Türkiye’de ekonomiden anlamak için illâki ekonomi eğitimi almaya gerek yok. Herkes kendi çapında birer ekonomist. Ekonomi üzerine söylediklerimiz pek değişmiyor. Aynı şeyler yaşanmaya devam ettiği için aynı şeyleri söyleyip duruyoruz. Farklı şeyler yazınca da eleştiremiyorsun diyorlar. Eleştirmekten değil, aynı şeyleri tekrarlamaktan, şey demekten bile yorulduk(!) Döviz kurları makul seviyelere çekilmediği sürece ülke ekonomisinin düzelme şansı yoktur. 25 lirayı geçmiş Dolarla 30 liraya yaklaşmış Euro ile enflasyon düşmez, doğal olarak ekonomi de düzelmez. Kur ihracatçının istediği yere geldi, turizmci memnun gibi ekonomi haberlerinin sade vatandaşın gözünde bir karşılığı yok. Bu tarz haberleri görünce ister istemez ağzı bozuluyor insanın.
İhracatçı denilen canlı türü bir yandan kurun yükselmesini isterken, diğer yandan yeni asgari ücreti yüksek bulabilen bir mantığa sahip. Yani ne olursa olsun ben her zaman kazanayım kafasında. İşin sonunda her zaman kazanmayı da başarıyorlar. Bankaların, belli başlı şirketlerin açıkladıkları kazançlara bir bakın. Ha deyince telaffuz edemeyeceğimiz rakamlar. Üç harfli zincir marketler ülkenin en değerli şirketleri arasında yer almaya başladı. Seçimden sonra döviz kurları ortalama yüzde 25’in üzerinde yükseldi. Bu artış her şeye yansıdı. Çünkü ülkemizde üretiminin dövizle ilgisi olsun veya olmasın her şeyin fiyatı dövize endekslidir. Akaryakıt fiyatları arttı. Konya’da ekmeğe ve toplu ulaşıma zam geldi. Bir Türkiye klasiği olarak asgari ücrete yapılan zam daha çalışanın eline geçmeden eridi. Memur maaşlarının nasıl arttırılacağı net değil. Seyyanen zammın üzerine düşük bir yüzde oranla yapılacak zam başta öğretmen, polis ve askerler olmak üzere memurların büyük bir kısmını üzer.
Salgınla birlikte ülke ekonomisi günden güne daha da kötüleşmeye başlamıştı. Şimdi dünyada gıda fiyatları düşmeye başlarken Türkiye’de hâlâ artıyor. Otomotiv sektöründe çip krizi bahane edilmişti. O sorun çözüldü, bizde fiyatlar uçmaya devam ediyor. Kiralık ve satılık ev fiyatları da aynı şekilde neredeyse günlük değişiyor. Bütün bunların sebebi yüksek döviz kuru. Vatandaşta kendi çapında haklı. Ekonomist olmaya gerek yok. Düz mantıkla yapılan hesapla fiyat belirleniyor. Benim bu evi ya da arabayı aldığım paraya o zaman şu kadar dolar ediyordu. Şimdiki dolar kuruna göre evimin, arabamın ederi bu. Böyle yapınca vatandaşın bir kârı da olmuyor. Sadece enflasyona karşı parasının değerini korumaya çalışıyor.
Maaşlara yapılan zamlar sadece rakamdan ibaret. Çalışanın eline geçmeden eriyor. Kurban fiyatları bu sene iyice artmıştı. Bayram günü milletin elinde deste deste para vardı. Çünkü ortalama 6,7 kişinin ortak keseceği bir hayvan için ülkemizin en büyük parası olan 200 liradan en az beş deste falan gerekiyordu… Manzara bu kadar netken anlamadığımız ekonomi terimleriyle topu çevirmeye çalışıyorlar. Nasıl bir ekonomik formülle yapılır orasını biz bilemeyiz ama döviz kurunun düşmediği bir ortamda ekonominin düzelmeyeceğinden eminiz. Hükümetin seçimden önce gençlerin evlenmelerini kolaylaştırmak için 150 bin liralık uygun taksitlerle ödenecek dediği destek paketiyle bu yazının yazıldığı anda, bunu belirtmek zorundayız çünkü yazı yazılıp yayınlanasıya kadar bile döviz ve altın fiyatları değişiyor. 100 gram altın bile alınamıyor. Yani vaat daha gerçekleşmeden eridi…
Hükümeti desteklemek körü körüne yapılacak bir şey değil. Eleştirilmeyen şeyin normal kabul edildiği sanılıyor. Artık en kısa zamanda ekonominin düzelmesi gerekiyor. Nasıl olacağını işin başındakiler bilir, biz sonuca bakarız. Akraba, arkadaş sohbetlerinde ekonomi dışında farklı konular üzerinde konuşmak istiyoruz, söz dönüp dolaşıp ekonomiye geliyor. Sıkıldık, yorulduk. Milli eğitimden falan da bahsedecektik yerimiz doldu. Ekonomi üzerine bir yığın laf ettik, söyleyeceklerimiz bitmedi. Söyleyince de değişen pek bir şey olmuyor. O da ayrı bir mesele.