Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Eğitimimiz buraya nasıl geldi?

Eğitimimiz buraya nasıl geldi?

Eğitim alanından devam edecek olursak temel sorunlarımıza kalıcı çözümler bulamadığımız sürece aynı şeylerin etrafında döner dururuz. Hem yaramız git gide büyümeye devam eder hem de sorun iyice çözümsüz bir hâle gelerek artık bizi bitirme noktasına gelir.
 
Bilgisayar ve akıllı telefon üzerinden teknolojiyi abartmamız neticesinde eğitim alanında ortaya çıkan sonuçlara iki hafta önce “Buraya nasıl geldik?” başlıklı yazımızda değinmiştik. Oradan devam edecek olursak, eğitim alanında bir diğer temel problem; her veli çocuğuna gereğinden fazla anlam yükleyince, çocuk bir projeye, velinin zamanında gerçekleştiremediği hayalini gerçekleştirecek bir aracıya dönüşüyor. Bu işin sonucu da genellikle felâkete dönüşüyor.
 
Velinin çocuğu prens ya da prenses olduğu için sürekli haklıdır. Arkadaşlarının yanında da öğretmenlerinin yanında da bu gerçek değişmez(!) Eğer çocuğu ilkokul seviyesinde falansa çocuğu alıyorum bahanesiyle veli neredeyse her gün okuldadır. Ortaokul ve lisede de durum pek değişmez. Sınıftaki diğer velilerle oluşturulan whatsapptaki sınıf grupları, çocuğuna ilgili veli ayağına öğretmenleri telefonla taciz etmeler… Bir sınıfta bu kadar çok prens ve prenses olunca da haliyle işler içinden çıkılmaz bir duruma geliyor. Öğretmenlerin ise artık otorite anlamında bir fonksiyonları yok. Günümüzde öğretmenlerin görevi, büyük bir kısmı şımarık olan bu prens ve prenseslerin egolarını tatmin etmek, bu arada onlardan daha fazlası için talep gelmediğinden de müfredatının sınırları içerisinde temel bilgi kırıntılarını zerk etmektir.
 
Disiplini sağlamak açısından dayağı savunacak değilim. Lakin öğretmenlerimiz otoriteyi nasıl sağlayacaklar? Bırakın dayağı, öğretmen çocuğa biraz sesini yükseltse “Vay sen benim çocuğumun psikolojisi bozdun, arkadaşlarına rezil ettin” diye veli soluğu okulda alıyor. Ondan sonra eğitim sistemimiz niye bu hâle geldi diye şikâyet ediyoruz. Öğretmenler çoğu zaman öğrencileri susturmaktan ders anlatmaya fırsat bulamıyor ki, biraz yol alabilelim. Velilerin büyük bir kısmı artık evde de zapt edemedikleri prens ve prensesleri 18-20 yaşına gelip belli bir vasatın içinde dönüp durduklarında acı gerçeğin farkına varıyorlar ama artık çok geç oluyor. Dikkat ederseniz olayı gençlerin boyutundan değerlendirmedim. Çünkü onlara söyleyecek fazla bir sözümüz yok. Sonuçta aileleri tarafından ne isterlerse yerine getirilir bir şekilde yetiştiriyorlar. Onlarda belli bir yaşa geldiğinde elbette gerçeklerle yüzleşecekler, çoğu zamanda “Neden beni böyle yetiştirdin” diye ailelerine kızacaklar. Bu konunun çözümü velilerdedir. Veliler kendilerinin aileleri tarafından nasıl yetiştirildiğini hatırlayıp, çocuklarını da fanustan çıkarıp gerçek hayatla tanıştırsınlar gerisi mutlaka gelecektir…
 
Diğer türlü eğitim sistemi sürekli değişir, herkes üniversite mezunu olmaya çalışır lakin gerçek hayatla karşılaşılınca içten içe bir hesaplaşma başlar. Ülke şartlarında sınırlı sayıda bölüm dışında okulu bitince kamu ya da özelde işi hazır çok fazla bir alan yok. Aileler eğer gerçekten çocuklarını düşünüyorlarsa ilk önce bu duruma bir kafa yorsunlar. Sınırsız ego ile yetişen prens ve prenseslerinin geleceğini çevresindeki 18-20 yaş grubu gençlere bakıp görebilirler. Ne diyelim görmek istemeyen de kendi bilir…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi