DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ ÖYLE Mİ?
Müftülere nikah kıyma yetkisi veren kanun tasarısına Nuray Mert de girmiş. Girmiş ama kadıncağızın dünya burnundan gelmiş. Kendisinin umursayıp umursamadığını bilmiyorum ama sosyal medya ortamında linç ediliyor. Yazının tamamı üç paragraftan oluşmuş. İlk paragrafı ile son paragrafı tam da kendilerini sol(!) diye tanımlayanların ruhsal yapılarına uygun olarak kaleme alınmış. Birinci paragrafta cumhurbaşkanı ve partisini sırf ‘’gündemi değiştirmek için din eksenli tartışma’’ başlatmakla itham ediyor. Son paragrafta ise İslamcı siyasetçi ve yazarlara meydan okuyor. ‘’Şayet niyetiniz İslami kurallar getirmekse açıkça söyleyin tartışalım. Bu ülkede herkes fikrini açık açık söylesin.’’ diyerek.( Türkiye’nin geldiği nokta itibariyle traji komik bir teklif.)
Ben Nuray Mert’in çizgisinde birisi olsam, bu yazısından dolayı kendisini tebrik ederdim. Neden? Öyle kıvrak bir zeka ki; hem nikahtan yola çıkarak sevmediğim(!) cumhurbaşkanına sataşma alanı açıyor; hem de (öyle bir meydan okuyuşu var ki) İslamcı yazar ve siyasetçilerin fikir meydanından korkup kaçtığı hissini uyandırmaya çalışıyor. Ancak bizim Erdoğan nefretiyle donanımlı arkadaşlara gene de yaranamamış kadıncağız. En hafifi ‘’AKP ye selam çakıyor(!)’’diye tahrik ediyor diyeyim de siz gerisini anlayın.
Peki, yazının giriş ve sonuç bölümleri, tam da kendi yandaşlarının istedikleri duygusal potansiyele vurgu yaptığı halde, yazıya bu kadar eleştiri neden? Şunun için: Nuray Hanım iki güzel arasında(!) öyle bir hata yapıyor ki(!) affedilecek gibi değil. Yazının giriş ve sonuç paragrafları arasındaki gelişme bölümünde il ve ilçe müftülerinin nikah kıymasında hiçbir sakınca görmediği beyanında bulunuyor. Daha da ileri gidip gizli kaçak kıyılacak nikahların önüne geçeceği için yararlı olacağını bile söyleme gafletinde bulunuyor(!) Kendisini, kendi yandaşlarının saldırılarından korumak için ‘’içinde müftü geçiyor diye dini yönden ele alınamaz’’ garantisi vermiş olmasına rağmen eleştiri ve hakaretlerden kurtulamıyor.
Bir yazarın savunduğu düşünceye katılmayabilirsiniz. Bu doğal hakkınızdır. Öyleyse yapmanız gereken nedir? O düşünceye karşı antitezler geliştirerek karşı tarafın tezini çürütmeye çalışmaktır. Ancak karşı çıktığınız düşüncede sizin düşünce sisteminizle örtüşen bir cümle dahi olsa onun hakkını teslim etmek, düşünce hürriyetinin, fikri erdemin olmazsa olmazıdır.(Bilimsel eserlerde dipnot neden var sanıyorsunuz)Bu düşünce kalıplarını psikanalistlere bırakıyorum. Şu söyleyeceklerim hariç. Bir düşünceye karşı, hakaretle, istihza ile karşı çıkan insan, düşünce yetersizliğini örtmek için gayri ahlaki bir yönteme başvuruyor demektir. Halbuki hakaret ve istihza, sahibine geri dönüş yapan tehlikeli bir silahtır. Bu silahı çok sık kullanan insan önce kendisine güveni, sonra da sosyal itibarını kaybeder. Bu hanımı, yazının üçte ikisinde kendileri gibi düşündüğünü (Kendi mahallesinin baskısından dolayı alakası olmadığı halde belki de bağlantı kurmak zorunda kaldığını)ifade etmiş olmasına rağmen, birkaç cümleyle ötekine destek oldu diye ipe çekenler, benim karşıma geçip düşünce özgürlüğünden dem vuracak öyle mi?. Biz aptalız ya(!)Hele bir de demokrat kesilmeleri yok mu? Yeme de yanın da yat. Böyle bir düşünce hürriyeti(!) sahibinin, demokratlığı ve iktidar olup ülke yönettiği tasavvuru…. Kabus görüyorum ve kapatıyorum. Yarınınız daha güzel olsun dileklerimle.