Dezenformasyondan medet ummak
TBMM’nin son yasama yılının ilk gündem maddelerinden biri kamuoyuna dezenformasyon yasası olarak isimlendirilen kanun teklifi oldu.
Toplumu yanıltıcı yayın ve beyanların cezalandırılması için öngörülen bu tekliften rahatsızlıklarını ifade eden kesimler mevcut.
Masum bir sosyal medya paylaşımına bile ceza verileceği kaygısının ifade ettikleri gibi etkilerinin olacağını söylemek için gerçekten çok erken.
Kanaatimce teklif bir sansür yasası değil. Doğruyu paylaşana, gerçeğe uygun yayın yapana dokunulması mümkün değil.
İyi niyetle yapıldığı söylenen yalan paylaşımlarla toplumda uyandırdıkları infialin boyutları, insanların onur ve şahsiyetlerine karşı oluşturdukları tehdidin derecesini olayların mağdurlarından başkası tarafından bilinemez.
Paylaşımları hep kötü niyetlilerin yapmadığını görebiliyoruz. Aslında her gelen bilgiyi paylaşmamak gerektiği ilkesi bizim temel kaynaklarımızda mevcut. ‘Her duyduğunu paylaşmanın’ insan için ne anlama geldiği açık-seçik biçimde açıklanmış.
Ama öyle insanlar var ki, her konuda, her şeyi paylaşıyorlar.
Yalan, yanlış beyanlarla kimlere ne acılar çektiriyorlar.
‘Sokak röportajları’ da bu kategoride değerlendirilebilirler.
Masum bir girişim olarak düşünülebileceği gibi toplumda panik ve korku havasından başka bir amaca hizmet etmediği de görülebilir.
‘Bir kamera ve bir mikrofonu’ eline alan çıkıyor sokağa…
Kim olduğu, kime çalıştığı, görüştüğü kimselerden izin alıp, almadığı ve ulaştığı bilgileri çarpıtmadığından hiçbir biçimde emin olamadığımız insanlar çarşı-pazar geziyorlar.
Kurumsal bir yapı adına çıksalar, kim oldukları ve kime hizmet ettiklerini bilsek, belki laf etmeyiz. Biliriz ki, herhangi bir yanlışlık olduğunda kimden hesap sorulabileceği bellidir.
Çoğu zaman karşımızda bir muhatap mevcut değil.
Yanlış anlaşılmasın, şu veya bu görüşe sahip olanları kastetmiyoruz. Yani, herkes usulüne uygun biçimde görüşünü açıklama özgürlüğüne sahiptir.
Başkalarının kişilik haklarına saldırmamak kaydıyla...
Yalan ve yanlışlarla kişilere ve kurumlara zarar verilemez.
Bilgi asimetrisi toplumların en büyük problemleri arasında yer alıyor. Ulaştığı bir bilgiyi çarpıtarak sunan bir kesimin varlığı aşikâr.
Serseri mayın durumundaki bu grup herkese musallat olabilir.
Mağdurun çoğu zaman cevap verme hakkı, itiraz şansı da olmuyor. Yapanın, yaptığı yanına kâr kalıyor.
Yasal düzenleme saldırıları tamamen bitirmez. Kötü niyetli ve örgütlü gruplar bir şekilde varlıklarını sürdürürler. Yurtdışından yapılan yayınları engellemek mümkün olmayabilir, mesela.
Ancak, ciddi bir iyileşme sağlayacağını öngörebiliriz. Zira şu anda durum gerçekten vahim.
Haklarında yasal takibat başlatılan kişilerin cıyaklamalarına da aldanmamak gerekiyor. Herkes ayağını denk alsın. Doğruluğu belli olmayan paylaşımlara iltifat etmesinler.
‘Etik kuralları’ maalesef sosyal medya için geçerli olmuyor. Yasal süreçleri işletmenin mümkün olmadığı durumlarda mağduriyet yaşayan insanın hakkı teslim edilemiyor.
Bu girişimi destekliyoruz.
Eminim yoğun itirazlar yükselecektir.
Efendim, ‘masum insanlar mağdur olacak’ denebilir. Bu durumda kanun yapım sürecine olumlu destek sağlasınlar. Suçlu ve suçsuzun nasıl ayırt edilebileceğinin yolunu ve yöntemini göstersinler.
Sosyal medya tarafından hakkında tezvirat yapılmayan kalmamıştır herhalde. O nedenle düzenlemenin kesin ve net ifadelerle tanımlanması bir gerekliliktir.
Hesap vermeye alışık olmak gerekiyor. Haksızlığın cezası bu dünyada da gelmeli.
Doğru bilgi yaygınlaştıkça, hesap verme kültürü geliştikçe daha mutlu bir dünyanın önündeki bir engel daha kalkmış olacaktır.