Danışman Zulmü
Akademik hayata adım atan öğrenci için ona yardımcı olacak olan danışman, o öğrencinin gelecek faaliyetlerini olumlu veya olumsuz olarak etkilemektedir. İyi bir danışman öğrenci için ne kadar faydalıysa da, aynı şekilde kötü bir danışman da, o öğrenci için zulümden başka bir şey değildir.
Maalesef, Türkiye’de bazen istemediğimiz halde, mühür imza kendisinde olan memurların, deyim yerindeyse, firavunluklarına maruz kalıyoruz. Bunu en çok hisseden bir gruplardan biri de, Türkiye’ye okumak için yurtdışından gelen uluslararası öğrencilerdir. Bu öğrencilere karşı dışarıda memur, üniversitelerde ise danışmanların anlayışsızlığı, bazen de haksızlığı, öğrencileri eğitimden ve Türkiye’den soğutuyor. Bunun son örneğine yakın zamanlarda bizzat şahit oldum.
Konya’da bir üniversitede okuyan uluslararası öğrenci, daha eğitimin başında danışman hocasının kendisine fayda sağlayamayacağını anlayınca “danışman değişikliği”ne gitmek istedi. Fakat, danışmanı, başkasının kedisine karşı onu doldurduğunu iddia ederek danışman değişikliği için gerekli imzayı atmadı. Neticede öğrenci aynı danışman ile eğitimine devam etmeye mecbur oldu.
Aradan bir hali zaman geçmesine rağmen, danışman öğrencisine hiç yardım etmedi. Öğrenci de onun üzerinden para alan danışman yerine, mecburen başka hocalardan yardım aldı. Ancak, bunu danışmanına söyleyemezdi, çünkü, danışmanı o hocalar ile kavgalıydı ve her ders, o hocalar hakkında, bazen iftiraya varan sözler sarf ediyor, her fırsatta o hocaları kötülüyordu.
Gün geldi o öğrenci, tezini hazırladı, başarıyla savundu ve tezi kabul edildi. Sadece, rutin bir uygulama olarak savundaki küçük çaplı hataları düzeltmek için öğrenciye bir ay süre verildi. O öğrenci, bir ayı beklemeden, 5-6 gün içersinde tezin son düzenlenmesini de tamamladı. En son danışmanın, mezuniyet ile ilgili birkaç belgeye imza alması atmasıyla oğrenci mezun oluyordu. Bu imzalar arasında hatta yıllardır o öğrenciden maaş almasına sebep olan “Uzmanlık Alan Dersi” formu da vardı. Fakat, tam bu yerde, danışman akla hayale sığmayacak ittihamlar ileri sürerek imza atmaktan vazgeçti. Sonradan danışmanın aslında Enstitü ile arasında sorun olduğu ve bu öğrencini de, Enstitüye karşı kullandığı ortaya çıktı. Enstitü de şaşkındı, zira şimdiye kadar hiç böyle bir şey ile karşılaşmamışlardır. Öğrencinin Enstitüye dilekçesi ve Enstitünün hoca ile resmi yazışmalarına rağmen hoca, imza atmadı. Hoca imza atmadığı için öğrenci mezun olamadı ve mezun olamadığı için de, uluslararası öğrencinin, doktora başvurusu ve ikamet izni sıkıntısı kapıya dayandı.
En sonunda o, hocanın yıllardır hep hakkında şikayet ettiği, bazen iftira ve karalama yaptığı Enstitü ve diğer hocalar devreye girdi ve o, öğrencini mezun ettiler. Ancak burada kısaca anlattığım süreç, aslında tam 3 hafta devam etti. 3 hafta o öğrencinin neler çektiğini, hangi kapıları çaldığını, ne hisler geçirdiğini kimse bilemez.
Türkiye’de eğitim gören bir uluslararası öğrenci olarak ben de, buradan üniversitelere sesleniyorum, lütfen öğrencilerin emeklerini, hayallerini ve geleceklerini bir kişinin eline bırakmasınlar. Olumsuzlukların da düşünülüp, ona göre bir karar alınmasını beklemek biz öğrencilerinde hakkıdır.