Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu ÇÖZÜM SÜRECİNDEN VAZGEÇMEMEK LAZIM

ÇÖZÜM SÜRECİNDEN VAZGEÇMEMEK LAZIM

Seçimler yaklaştıkça Kürt meselesi konusundaki kafa karışıklığına yenilerini eklemek üzere HDP ve şürekâsı olağanüstü gayret sarf ediyor. 7 Haziran’da yakaladıkları % 13 bandını bırakmamak, en azından asgari kayıpla ellerindeki vekil sayısını muhafaza etme derdine kapıldılar.

Teröre ve teröristlere karşı yürütülen kapsamlı ve sistematik harekât, İç Güvenlik Yasası ile birleşince alınan netice hükümeti ve kamuoyunu tatmin etmişe benziyor. Propagandası yapılmasa bile 27 Temmuz’dan beri binlerce terörist bertaraf edildi. Bunu konunun muhatapları biliyorlar.

‘Müzakere yoluyla çözülemeyecek problemimiz yok’ diyen Demirtaş seçim öncesi ve sonrasında aynı dili konuşmuyordu. Bugün tarafların netlik kazanmış olması, adeta ‘yenilgiyi’ kabul etmiş olmaları bunun bir göstergesi.

Çözüm Süreci noktasında her ne kadar yetkili ağızlar farklı beyanlar veriyor gibi olsa da aslında aralarında herhangi bir fark bulunmuyor. Cumhurbaşkanı ‘Çözüm Süreci buzdolabında’ derken, başbakan ‘Çözüm Süreci gündemimizden düşmedi’ diyor.

Evet, gündemden düşmedi. Düşmemesi de gerekir. Fakat enstrümanları ve yöntemi değişti. Değişmesi de gerekiyordu.

Önceki dönemde iyilikle, konsensüsle, anlaşma ve sulh yoluyla çözüm aranırken, bugün güçle, silahla ve kararlılıkla mesele çözüm yoluna girdi.

İyi ki de böyle oldu...

Herkese anlayacağı dilden konuşmak gerekiyordu. Türkiye’nin teröristleri ya da teröristlerin temsilcileri şiddetten, silahtan, kavgadan ve dövüşten anlıyorlar. Peki, öyle olsun.

Devlet bu resti gördü. Aynıyla mukabele ediyor: Göze göz, dişe diş.

Yürüttüğü operasyonları büyük bir uzlaşma içinde sürdürüyor. Sadece resmi makamları işgal edenlerin değil, tüm sağduyulu ve iyiniyetli toplumsal kesimlerin desteğiyle yani.

Şiddeti ve terörü övenler memnun olmayabilirler. Karanlık uluslararası güç odaklarının ve kirli emelli grup ya da kişilerin onayı olmayabilir. Olması da gerekmez hattı zatında.

Lakin toplumun bu mücadeleden ve teröre göz açtırmama yaklaşımından memnun olduğunu söyleyebilirim. Toplum dediğim, Çanakkale’de devleti ve milleti savunan, Yemen’de, Sarıkamış’ta verdiğimiz şehitlerin torunları ve Kurtuluş Savaşı’nı yürüten kadroların mirasçıları.

Bunların içinde tabii ki Türk de var, Kürt de, Çerkez de, Pomak da, Laz da, Arap da.

Milli Kuvvetler yani. Milletin kuvvetleri…

Teröristler ve savunucuları bugün tek bir kılıkta değiller. Kimi o partide, kimi bu. Kimi o etnik kökenden kimi de bu. Kimi o dinden kimi de bu.

Ama fark etmez.

Milletimiz terörün gerçek yüzünü ve niyetini biliyor. Teröre karşı yürütülen operasyonları can-ı gönülden destekliyor. Verdiğimiz şehit sayısı az değil. Bir can bile çok. Lakin memleketin vakarı, sesini yükseltmemesi aldığı terbiyesinden ve meselenin hassasiyetinden.

Birileri şehitler üzerinden politika üretmeye çalışabilir. Birileri memleketin bir bölgesinin güvensiz olduğunu savunabilir. Gene birileri yetkililerimizin görevlerini layıkıyla yerine getirmediğini söyleyebilir.

Ben bunların hiç birine prim vermem. Terörün ve destekçilerinin kolu, kanadı kırıldı. Buna ‘paralel ihanet’ de dâhil. Hareket kabiliyetleri kısıtlandı. Bundan sonra verdirdikleri can kaybı sayısını artırmaya yönelik şeyler yapabilirler.

Ama kritik eşik, zannımca 1 Kasım. Zira 7 Haziran’da tek parti hükümeti kurulamayacağını anlayınca terörü azdırdılar. Düşündüler ki karşı taraf gerekli kararlılığı gösteremez. Düşündüler ki milletimizi pusturabilirler.

1 Kasım’da farklı bir tablo çıkarsa elleri boşa çıkacak. Her şeyi bu seçime endekslediler. Tek parti hükümeti ortaya çıkarsa, mesele yok. Eğer koalisyon zorunluluğu ortaya çıkarsa, millete HDP veya CHP’yi dayatmaya kalkacaklar.

O zaman ‘yandı gülüm keten helva’.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi