Hayrettin Atak
Hayrettin Atak Çok şey mi istiyoruz?

Çok şey mi istiyoruz?

Vakayı sadece 49 canımızı, toprağına kavuşturma olayı olarak görmek aslında hem olayın ruhuna hem de bu milletin tarih bilincine , hayallerine ve ideallerine saygısızlıktır.

Gelişmeleri siyasi şov, rant, reklam olarak nitelendirenleri değil dillendirmek, ciddiye almak bile vatana ihanettir.

Bu olay yarası mazide, meyveleri ati’de saklı bir operasyondur. Bu vakıa, kurduğu devlet bir eli Avrupa içlerinde bir eli İran kapısında, başı Rusya’ya değerken ayakları Afrika çöllerinde gezen koca Devlet-i Ali Osmaniye’nin daha yasını bile tutamamış, tutturulamamış bir milletin sevinç gözyaşları ve sevinç çığlıklarıdır. Hak, adalet ve özgürlük için dünyanın dört bir yanını titreten bir milletin 300 yıllık geri çekilişinin artık son bulmasını ümit edenlerin zafer narasıdır…

Yani…

Bu topraklarda yaşayan herkes –hangi kimliğe sahip olursa olsun- artık sürekli geri çekilmekten sıkıldı. Genlerimizde var olduğuna inandığımız, yeni şanlı zaferlerin özlemini çekiyoruz her birimiz.

-Lozan antlaşması, Nato’ya kabul edilmek, AET’ye dahil olmak gibi sahte zaferlerin yerine gerçek mücadeleler ve gerçek zaferler elde etmek istiyor her birey. Mücadeleler, cephe savaşları anlamında da değil.

Şöyle ki ; AB kabul etmiyorsa bizi, Rusya, Çin , İran, Hindistan, Endonezya, yada Türk ülkeleri oda olmadı , en karlı çıkabileceğimiz İslam Ülkeleriyle bir ittifak peşinde koşalım anlamında….

Yeter ki başımız öne eğilmesin…

Yada özür diletemiyosak İsrail’e , abisi ABD ile olan ilişkileri , NATO’yu da masaya yatırmak dahil gözden geçirebilmeliyiz anlamında…

Yeter ki hazırol’da beklemeyelim Başkanlarının karşısında…

Masada kazanılacaksa zaferler böyle geçici olmayan devrim niteliğinde zaferler istiyor benliğimiz. Operasyonel zaferler de sadece cephesel çatışmalarla olmasa da, bu ülkeye artislik yaparak mazlumlara zulmediliyorsa kimsenin ruhu duymadan o mazlumu o zalimin elinden kurtarabilmeliyiz. Bu genlerimizin bizi yönlendirmesi tabi. Dış ilişkiler böyle duygusal böyle maceracılıkları götürmez. Hayalimiz bu sadece.

Kim bilir belki bir gün?

Konsolosluk çalışanlarıyla ne alakası var derseniz? Biz artık sınırlarımızın dışında zaferler istiyoruz. Biz o zaferleri özledik. Konsolosluk çalışanlarını kurtarılması büyük bir zaferdir, ama daha büyük zaferlere alışmış bir milletin evladı olarak daha bu başlangıç diye düşünmek istiyorum.

Globalleşen acı, zulüm, haksızlık, huzursuzluk ve hukuksuzluğa biz ilaç olalım istiyoruz. Çıkarcılık ve bireyciliğin yerine hak ve adalet dağıtan bir ülkenin bir devletin bir bireyi olmak istiyoruz. Zaferler derken savaşmak değil. Bir fermanla Fransalarda kararlar değiştirmek istiyoruz.

Çok şey mi istiyoruz?

Tarihi zaferlerle dolu bir milletin, zaferler kazanmış bir çocuğu olmak yerine zaferlere hasret bir ülkenin evladı olmak zor değil mi size de? Milliyetçilik ya da narsistlik değil bu duygu, siz de öyle görmeyin. Bu sadece hala Osmanlının cenazesini kaldırmayı başaramamış, ağıdını yakamamış, yasını tutamamış, ya da yasını tutmasına izin dahi verilmemiş milyonların bir arzusu bir hayali bir ümidi.  Onurlu, etkin ve duruşu belli olan Dış ilişkiler de, Türkiye’yi inişli çıkışlı da olsa daha güzel günlerin beklediğinin en önemli göstergesi ve habercisi olması açısından da çok önemli bu zafer.

 İyi oynadık kazandık, artık önümüzdeki yeni maçlara bakacağız…  

Umarım anlaşılır bir yazı olmuştur dostum…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi