Cephesini güzelleştirdik, şimdi sıra tepesinde
Bundan tam 950 sene önce tarihimizin en parlak zaferlerinden biri olan Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları ecdadımıza sonuna kadar açıldı.
Roma İmparatorluğu’nun ihtişamlı ordusu, hak dava uğruna mücadeleyi amaçlayan Selçuklu’nun inançlı ve bir o kadar da mütevazı ordusu karşısında ezilip gitti.
"Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olurlarsa olsunlar, bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettikleri şu saatte, kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur, gayeme ulaşırım; ya şehid olarak cennete giderim." (Sultan Alparslan)
Sultan Alparslan, Rahve Ovası’nda yiğit askerlerine böyle sesleniyordu.
Şehadet çağrısıyla birlikte Selçuklu’nun yiğitleri, kendilerinden 4 kat kalabalık olan Bizans ordusunu yerle yeksan etti ve Anadolu’nun kapıları İslam’a açıldı.
İşte Malazgirt Zaferi, ‘Nice az topluluklar, Allah’ın izni ile nice çok topluluklara gelip gelmiştir’ ilahi hatırlatmasının en güzel tezahürlerinden biri olarak tarih kayıtlarına böyle geçmişti.
Muzaffer Komutan Sultan Muhammed Alparslan, tarihin akışını işte burada değiştirmişti. Sultan Alparslan yaptığı bu hizmetlerle sadece Türk tarihinin değil, İslam tarihinin de en büyük eşiklerinden biriydi.
Ve o Alparslan, 957 yıl önce 20 Ağustos'ta, Kars-Ani Katedralini, Fethiye Camisi olarak değiştirerek Anadolu topraklarında ilk Cuma Namazını kıldırmayı bilmişti. Türk-İslam mührü Anadolu'ya işte ilk o zaman vuruldu. Malazgirt Zaferi ile ise ilanihaye bu topraklar Türk yurdu olmuştu.
Sultan Muhammed Alparslan’ı ve kahraman Selçuklu askerlerini rahmetle, şükranla yâd ediyorum.
Bin yıllık bu kutlu devletin tohumlarını atan ve adaletle, merhametle cihana hükmeden ecdadımıza ve şehitlerimize ne kadar dua etsek az. Allah mekanlarını cennet eylesin.
ALADDİN TEPESİNE DE BİR ÇEKİ DÜZEN VERMEK GEREKİR!
Malazgirt Zaferi’nin 950. yıldönümünde bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum.
Konya, 1097 yılından 1308 yılına kadar 211 yıl kesintisiz Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yaptı.
Konya için ‘Bir başkent daima başkenttir’ dedirten, Konya’yı Bizans’tan alıp İslamlaştıran, Haçlı Seferleri’nde Bizanslılara ağır kayıplar verdirip Kudüs’ün kaderinde bile belirleyici olan Anadolu Selçuklu Sultanlarına gereken hürmeti bugüne kadar yeterince gösteremediğimizi düşünüyorum.
Selçuklu’nun başkenti olan Konya’da, Selçuklu Sultanlarının adını bile tek tük duyuyoruz. Belki de birçoğumuzun Alaaddin Tepesi’nde medfun bulunan sultanların varlığından bile haberimiz yoktur. Ya da isimlerini bile bilmiyoruzdur.
Sultan 1'inci Alaeddin Keykubad tarafından 1221'de ibadete açılan Aladdin Camii’nin bahçesindeki türbede Selçuklu Devleti'nin sultanlarından 1'inci Sultan Mesud, 2'nci Kılıçarslan, 2'nci Rükneddin Süleyman, 1'inci Gıyaseddin Keyhüsrev, 1'inci Alaeddin Keykubat, 2'nci Gıyaseddin Keyhüsrev, 4'üncü Kılıçarslan, 3'üncü Gıyaseddin Keyhüsrev'in sandukaları bulunuyor.
Konya’yı Başkent yapan, Konya’yı Bizans’tan alarak fetheden Selçuklu Sultanları için Büyükşehir Belediyesi bazı projeler üretiyor ama daha fazlası yapılabilir diye düşünüyorum. İtiraf etmeliyiz ki ne Alaaddin Tepesi ne Alaaddin Camii ne de Sultanların medfun bulunduğu alan gereken ilgiyi pek görmüyor.
Bu yüzden, öncelikle Alaaddin Tepesi’nde sonra da Alaaddin Camii’nde bazı değişikliklere gidilse güzel olur.
Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından Sultanlar Türbesi'nde her Cuma namazı sonrasında gerçekleştirilen saygı nöbeti bu minvalde çok yerinde oldu. Bu konuda daha önce birkaç defa öneride bulunmuştuk, sonunda uygulamaya geçildi. Ama bu saygı nöbetinin sadece Cuma günleri değil, sürekli hale getirilmesi lazım.
Örneğin Bilecik-Söğüt’te yapılan bu uygulama hem tarihi canlı tutuyor hem de turizm açısından önemli bir potansiyel oluşturuyor. Bunu Konya’ya da uyarlayabiliriz.
Yine Sultaların medfun bulunduğu alanda estetik açıdan ve uygulama açısından turistlere yönelik tanıtıcı, gezmeyi kolaylaştırıcı bazı eklemeler yapılabilir. Öyle ki, türbe alanına ne zaman gitsem ıssız, ürpertici bir yalnızlık var. O bölgeyi biraz canlandırmak gerekir. Hatta türbe alanına girişler caminin solunda yer alan kale kapısından yapılabilir.
Yani özetle yönlendirmenin daha kuvvetli yapılması lazım.
Alaaddin Tepesi’nde ise güvenlik, temizlik ve erişilebilirlik açısından biraz daha titiz çalışılabilir. Alaaddin Tepesi’ni banklarda oturup çekirdek çitleyen ergenlerin elinden kurtarıp turizme açmamız şart.
Mevlana’ya gelen turistlerin yüzde 20’si Şems-i Tebrizi’yi ziyarete gidiyor. Ama Alaaddin Tepesi’ne bu turistlerin bence yüzde 5’i bile gitmiyor. Ki aynı öneriler ve sorunlar Şems bölgesinde de var, o da ayrı bir yazının konusu.
Tüm bunların yanında, son yıllarda özellikle Konya'nın, Selçuklu Devleti’ne başşehir oluşunun yıl dönümü etkinlikleri geçmiş yıllarda nazaran çok iyi şekilde organize ediliyor. Burada oluşan bilinç sevindirici. Yine Miryokefalon Zaferi’nin yıl dönümü etkinliklerinin gündeme gelmesi ve kutlanması da yerinde.
Ama Konya daha fazlasını hak ediyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu konuda Konya’yı desteklemesi gerekiyor. Anadolu Selçuklu Sultanlarını ve Alaaddin Camii’ni gündemlerine alıp üzerinde çalışmaları isabetli olur.
Bakanlık, Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, üniversiteler, sivil toplum ve iş dünyası bu işi birlikte yapmalı.
Alaaddin bölgesinin cephesini güzelleştirdik, şimdi sıra tepesini güzelleştirmeye geldi…
Kalın sağlıcakla.