Cennetteki Arsamızdan İmar Geçti mi?
Yakında gazetelerimizin ilan sayfalarında, emlak ilanları bölümünde; "Kevser ırmağına nazır, adn bahçelerine bitişik, zemininden ırmaklar akan site içerisinde, Hz. Peygamber'e ve sahabelere komşu, geçmiş peygamberlerin sitelerine çok yakın, güvenlikli, jakuzili, saunalı dubleks ve tripleks Cennet köşklerimiz var. 240 ay taksitle siz değerli müntesiplerimizin hizmetine sunuyoruz. Bu köşke sahip olmak için falanca numarayı arayın." şeklinde ilanlar görmeye başlarsak şaşırmayın.
Cennet İslam inancında inananlara mükafat olarak vadedilmiş, ebedi bir kazanç yurdu olarak anlatılıyor. Kur'an-ı Kerim'deki tasvirleri ile Cennet her müminin ulaşması gereken bir ödül. Kur'an-ı Kerim'de yine Allah, müminlere "Allah'ın başlaması için ve cennet için yarışmaları gerektiğini emrediyor. İşte Bütün bunlar İslam'ın Ahiret inancının bir cüz'ü olarak dünyada iken İslam dinini yaşayan insanlara vaad ediliyor.
Allah'ın vaadi gerçektir ve haktır bunda hiçbir şüphe yoktur. Ancak günümüzde bir takım kimseler -tabirimi caiz görün- Cennet emlakçılığına soyunmuş durumdalar ve öyle bir kurtuluş anlayışı müminlerin zihninde inşa etmeye uğraşıyorlar veya bu yolda sistematik olarak çalışıyorlar ki isteseniz bile cehenneme gitme gibi bir imkan ve ihtimaliniz yok. Sürekli olarak insanların zihnine şu anlayış subliminal mesajlar halinde veriliyor. "Nasıl olsa Allah affeder. Hadi diyelim, Allah affetmedi, nasıl olsa peygamber şefaat eder. Velev ki peygamber de şefaat etmedi, hem bu kadar Eren, Evliya var, bu kadar Şehit Hafız var, bu kadar ihvan, dost, Ahbap var. Bunlardan birisi şefaat eder daha da olmadı, tutunuruz bir Mürşid-i Kamil'in!!! eteğine, O bizi yerine göre cebine, yerine göre kibrit kutusuna koyar cennete götürür. Son zamanlarda özellikle bu anlayışın birçok dini cemaat, cemiyet, STK, dernek, vakıf ne dersek diyelim, bunlar tarafından İslam toplumuna boca edildiğini görüyoruz. Ya da diğer bir anlayış; şu gece de şu kadar tesbih çekerseniz, bu gecede bu kadar kısa surelerden birini okursanız, şu günde, şu gecede bu kadar namaz kılarsanız; cennette size şu kadar arsa, bu kadar köşk, bu kadar Cennet nimeti vesaire... Ya da dünyadaki işlenen 50 yıllık, 100 Yıllık, 500 Yıllık günahlardan Kurtuluş... Yine dünya hayatında yaşamadan 100 yıllık, 200 yıllık, 300 yıllık sevaplara erişim gibi böyle uçuk vaatler olduğunu görüyoruz.
Öncelikle şunu ifade edelim ki; Allah Resûlü (SAV), Cennet tasvirlerinde veya dünyada yapılan bazı fiillerin karşılığını Cennet olarak ifade ederken günümüzdeki Cennet emlakçıların yaptığı gibi abartılı rakamlar, abartılı ifadeler kullanmamıştır. Kuranı Kerim'de Allah (CC) cehennemden sakınılması gerektiğini, Cennet için yarışılması gerektiğini vurgulamıştır. Biz Cennet için bir ömür boyu çalışmaya "Cihat" diyoruz. "Kıtal" dediğimiz silahlı çatışma cihadın bir cüz'üdür. Müminin bütün ömrünü kapsayan, Îla-yı Kelimetullah için malıyla, canıyla, diliyle, mesaisi ile cehd gösterme anlayışı, hayatının tamamında mü'minin uygulaması gereken bir farz, bir yaşam tarzıdır.
Yukarıdaki ucuz ve kolaycı Cennet anlayışı ya da müslümanların bir köşeye çekilerek tesbih ve zikir ile meşgul, zühd hayatını yücelten/kutsayan öğretiler, Müslümanları maalesef Cihad ruhundan geri koymaktadır. Kur'an-ı Kerim'de Allah (CC) bizlere Hazreti Nuh'un hanımını ve oğlunu, Hazreti Lut'un hanımını sırf tarih olsun diye veya Müslümanların ansiklopedik bilgisi olsun diye anlatmıyor. Kocaları peygamberken kaybeden hanım örnekleri, babası peygamberken kaybeden evlat örneği, bize şunu gösteriyor ki birilerinin kol-kanat germesi, himmet etmesi, birilerinin torpil yapmasıyla cennete gidilmez. Yine Hz. İbrahim'in içinden çıkmış olduğu toplumun bütün inanç ve değerlerini reddederek Tevhid inancını bulması; Cihat ruhunun, Tevhid anlayışının insanın tek başına da olsa yaşaması ve yaşatması noktasında bir örnek olarak sunuluyor. Hz. İbrahim'in tek başına bir ümmet olarak nitelendirilmesi; günümüzdeki "bu sistemde din yaşanmaz!" "şeriat olmadan İslam yaşanmaz" diye topu taca atan, "Nasıl olsa sistem laik, şeriat düzeni yok!" diye birtakım haramları mübah gösterenlerin de İslam düşüncelerinin, din anlayışlarının yanlış olduğunu gösteriyor. Bu satırları okuyunca "şefaat yoktur!" şeklindeki toptancı bir zihniyetle şefaati reddettiğimi düşünmeyiniz. İnşaallah şefaat konusundaki düşüncelerimi de önümüzdeki yazılarımızda dile getireceğim. Yalnız şu kadar söyleyelim. "Şefaat vardır." Ancak ayet-i kerimelerin ifadelerinden anladığımız kadarıyla, sadece Allah'ın razı olduğu sınırlı sayıdaki kimseler, yine Allah'ın razı olduğu, rıza gösterdiği sınırlı sayıdaki kimselere şefaat edebilecektir. Yine bu Cennet emlakçıların iddia ettiği kadar cennet ucuz ve kurtuluş kolay olmuş olsaydı sahabe efendilerimiz, Allah Resulü'nün vefatından hemen sonra zırh giyip, kılıç kuşanıp, ata binip cihad meydanlarında, sınır uçlarında denizaşırı ve çöl aşırı ülkelerde cennet aramazlardı. Öyleyse cenneti kazanmak ve nihai kurtuluşa ermek istiyorsak o çok aldatıcı, Cennet pazarlamacıları bizi Allah hakkında aldatmadan, onlara aldanmadan, üzerimizdeki ölü toprağını silkeleyip, gaflet uykusundan uyanıp, bütün gücümüzle, hayatın bütün alanlarında İslam dinini ve Îlâ-yı kelimetullahı hakim kılmak için gayret göstermemiz gerekiyor. İslam'ı toplumsal hayatımızda yaşama ve yaşatma mücadelesi vermemiz gerekiyor. Yoksa kibrit kutusunda cennete gitmeyi beklerken, cehennemde ateşimizi tutuşturacak kibritleri dünyadan götürmüş oluruz ama iş işten geçmiş olur.