Seyfullah Koyuncu
Seyfullah Koyuncu Büyük ambar, küçük ölçekle dolmaz

Büyük ambar, küçük ölçekle dolmaz

Çiftçimizin sıkıntısı bitmiyor ne yazık ki.
 
Kuraklığın perişan ettiği çiftçiyi şimdi de dolu vurdu.
 
Dün, Meram Ziraat Odası Başkanı Murat Yağız ile birlikte Karahüyük Mahallesi civarındaki bazı tarım alanlarını ziyaret ettik.
 
Çamur deryası içerisindeki tarım alanlarında ayakta kalan tek bir fide yok neredeyse.
 
Biberler, patlıcanlar, salatalıklar, marullar tamamen ezilmiş.
 
Mısır tarlaları bataklığa dönüşmüş durumda.
 
Buğday başaklarının içi boşalmış, boyunları bükük.
 
Dolu yağışı sadece fideleri, buğday ve arpayı değil, meyve ağaçlarını da vurmuş.
 
Tarlalardaki hasarı incelerken çiftçilerin derdine ortak olmaya çalıştık.
 
Kolay değil, koca bir yılın emeği heba oldu.
 
Mesela Ahmet amca tarlasına 500 metre uzaklıktan borularla su getiriyormuş sulama yapmak için.
 
İsmail Yılmaz ise 200 bin TL civarında zararı olduğunu söylüyor.
 
Devletten destek bekliyorlar ama pek umutları da yok.
 
Tarım Sigortaları olmadığı için, en fazla, kredi borçlarının ötelenme ihtimali olduğunu söylüyorlar.
 
Hiçbiri kredi de çekmemiş aslında. Dolayısıyla bu iyileştirme de kendileri için hiçbir anlam ifade etmiyor.
 
Devletimizin, çiftçilerimizin yarasını sarmak için bir şeyler yapması gerekiyor. Onların adına buradan dile getirmiş olalım.
 
Meram Ziraat Odası Başkanı Murat Yağız’ın üzerinde durduğu bir iki konu oldu. Murat bey özellikle tarımsal maliyetlerin yüksekliğinden bahsetti. Devletten tarımsal destekleme değil; akaryakıt, elektrik, gübre gibi ürünlerde indirim beklediklerini ifade etti.
 
Aslında çiftçilerin çoğu aynı cümleleri tekrarlıyor. Tarımsal desteklemeler noktasında bakanlığın bir düzenleme yapması gerektiğini ben de düşünüyorum.
 
Toprak sahibine değil, emek sahibine destekleme yapmak gerekmez mi?
 
Tarım politikalarında çok köklü bir değişiklik yapmak için daha neyi bekliyoruz anlamıyorum.
 
Ülkemizin yıllık patates ihtiyacını belirleyip, o ihtiyaç kadar patates ekimini teşvik etmek bu kadar zor mu mesela?
 
Tarımsal ihracata bel bağlamak yerine iç piyasayı doyurmak, kendi yağımızla kavrulmak daha akılcı değil mi?
 
Ya da tarımsal üretimle ilgili kurum ve kuruluşlar niye var? Bu tespiti yapmak bu kadar zor olmasa gerek.
 
Yağız’ın söylediğine göre; Meram bölgesi, Konya’nın sebze ihtiyacını büyük oranda karşılıyormuş. Bu bölgede bir teşvik ya da düzenleme ile Konya’nın kış mevsimi haricinde Antalya-Mersin bölgesinden sebze alımını durdurması mümkün değil mi?
 
Bu sadece Konya için söylemiyorum, lokal anlamda her bölgede buna benzer düzenlemeler yapamaz mıyız?
 
Mesela İsmil, İnlice gibi bölgelerde bulunan termal sularla sera yetiştiriciliği neden olmasın?
 
Slogan atmayı bırakıp iş üretmemiz gerekiyor.
 
Akdeniz’de sular ısınıyor, emperyalistler diş biliyor. Yarın birgün gelebilecek bir petrol, gübre, dış ticaret ambargolarına karşı en güçlü silahlarımızdan biri milli tarımımız olacak.
 
Rahatlıkla kendi yağımızda kavrulacak kapasiteye sahibiz. Yeter ki sistemli ve düzenli çalışalım.
 
Ne yazık ki tarım politikalarımız çok kötü. Tarım Bakanlığı’nın alması gereken çok mesafe var.
 
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Seyfullah Koyuncu Arşivi