BU KİŞİLER NEDEN OTOGARDA?
Konya Otogarı…
Sadece otobüs terminali değil.
Aynı zamanda evsizlerin, kimsesizlerin de mekânı.
Kışın içerisi, yazın ise bahçesi evsizlerin evi oluyor.
Kimini ailesi sokağa atmış, kimisi de her şeyini kaybetmiş.
Yaşlısı da var genci de…
Çoğunlukla çevre esnafın ve vatandaşların yardımı ile günlerini kurtarıyorlar.
Bir ekmek bulabilmek için çöpü didik didik edenleri de var.
Oturma bankları ise yatakları.
Gündüz ekmek veya giyecek bulabilmek için geziyor, akşamları evleri olan otogara dönüyorlar.
Buranın müdavimleri…
Geceleri otogarı gezdiğinizde bu kimsesizleri görebilirsiniz.
Eski ve yırtık elbisesi, ayakkabısı…
Kirden kapkara olmuş yüzü…
Uzun zamandır tarak görmemiş saçları…
Mahcubiyetle bakan gözleri…
Ellerinde parça parça ekmek poşeti ile bu kişileri tanıyabilirsiniz.
Herkes bir hayat savaşı veriyor.
Onların hayat savaşı daha zor.
Kimi 500 bin liralık araba almak için savaş verir.
Kimi de akşama “karnı mı doyurabileceğim mi?” derdi ile dertlenir.
Aslında şehrimize kimsesizler için artık bir darülaceze gerekiyor.
Osmanlılar zamanında vardı.
O gelenek bugün de devam etmeli.
Konya’da hayırseverlerin desteğiyle Çayırbağı bölgesine büyük bir darülaceze yapılıyordu.
Bildiğim kadarı ile yarım kaldı. Bitirilemedi.
Bazı kurumların lüks misafirhanelerini görüyoruz.
Bu misafirhanelere ayrılan yüksek miktardaki paraları da biliyoruz.
İster “israf” deyin, ister “savurganlık…”
Lükse duyulan merak, bir defa da kimsesizler için duyulsa kötü mü olur?
Millet ve devlet olarak hep kimsesizlerin yanında yer almadık mı?
Peki darülaceze yapmak bu kadar zor mu?
Hayatta kimin ne olacağı belli olmaz.
Gün gelir paranın açamayacağı kapıyı dua açar.
Kiminin parası, kiminin duası…