Mehmet Toker
Mehmet Toker Bu Kadar Acemi Acem Oyunu Olur mu?

Bu Kadar Acemi Acem Oyunu Olur mu?

Filistin soykırımı ve katliamı maalesef bir yılını doldurdu. Filistin topraklarında bir yıldır süren ve adeta dünyanın kör, sağır ve dilsiz kesildiği soykırım kısa bir süre önce Lübnan'a da sıçradı. Öyle görülüyor ki; İsrail kendi safsata hezeyanını gerçekleştirene kadar bu alçakça soykırım, katliam bitmeyecek.

27 Eylül 2024 tarihinde dünyaya bir haber servisi edildi. Lübnan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah beraberindeki heyetle beraber İsrail'den atılan bir füzeyle öldürüldü!?. Ajanslar haberi, füzenin patlamasıyla kratere dönmüş devasa çukurlar, taş üstünde taş kalmamış parçalanmış yıkılmış binalar görüntüleri ile servis etti. Hizbullah'ın hamisi İran, "Nasrallah'ın intikamının alınacağını" ifade etti. Nasrallah'ın cenazesinin güya yeniden hedefe konulmaması için gizlice gizli bir yere defnedildi. Tabii ki burada Nasrallah'ın hiç saldırıya uğramamış, öldürülmemiş, başka bir ülkede(İran, BAE vb...) farklı bir kimlikle yaşıyor da olabilir. Akabinde İran, güya Nasrallah'ın intikamını almak için İsrail'e 200'den fazla balistik füze ile saldırdı!?. 200'den fazla balistik füze İsrail'i yerle yeksan etmesi gerekirken, ne hikmetse sadece bir tane Filistinli Müslüman öldü. Havai fişekle bile insan öldürülen bir dünyada İran'ın atmış olduğu +200 balistik füze 200 siyonist bile öldürmedi. Sadece gökten yere 200 tane metal parçası düşmüş oldu. Düştüğü yerde patlama vesaire olmadı.

Bu saldırı?!, İsrail'in elini daha da güçlendirdi. Yapmış olduğu ve yapmayı planladığı soykırım ve katliamları meşrulaştırmasına, öz savunma yalanlarıyla kamufle etmesine zemin hazırladı. Hatta ve hatta bu saldırı?!, İsrail'in önümüzdeki günlerde her türlü kimyasal, biyolojik, radyoaktif, nükleer silahı rahatlıkla kullanabilmesini de bir anlamda meşrulaştırmış oldu. İran'ın bir yıldır Filistinli Müslümanların katledilmesine sessiz kalıp, kendi başkentinde İsmail Heniyye'nin şehit edilmesine herhangi bir misillemede bulunmayıp da; İsrail'in bir hafta önce saldırdığı Lübnan'da, Hizbullah liderinin öldürülmesini?! bahane ederek böyle göstermelik bir saldırıda bulunup, İsrail'e alan açması, İran'ın İslam dünyasıyla değil siyonist Yahudilerle, İsrail terör örgütü ile ve Amerika ve İngiltere ile yakın işbirliği içinde olduğunu bir kez daha dünyanın gözleri önüne sermiş oldu. İran bu göstermelik saldırıyla kendi iç kamuoyunun gazını almış oldu. İran kamuoyunda ve Şii dünyada, 3 Ocak 2020'de Kasım Süleymani, Mehdi el Mühendis'in öldürülmesi, 1 Nisan 2024'de Devrim Muhafızları Ordusu'nun üst düzey komutanlarından Muhammed Rıza Zahidi ve 6 subayın öldürülmesine karşılık; İran'ın bu saldırılara bir misilleme yapması, öldürülen üst düzey komutanlarının intikamının alınması gerektiği beklentisini oluşturmuştu. İşte bu beklentiyi karşılamak için İran, ABD'den izin alarak, İsrail'e haber vererek öyle bir saldırıyı?! gerçekleştirdi. İran kamuoyu psikolojik olarak rahatlatılmış oldu ve Ortadoğu halklarının da bir anlamda gözünü boyamış oldu.

1947'den bu güne İsrail, ne zaman Filistin topraklarında işgale, ilhaka, katliama yeltense İran'la iyi polis kötü polis senaryosunu oynamaya devam ediyorlar. İran sûni bir gerginlik çıkarıyor, İsrail bunu mazeret göstererek katliamlarını, işgal ve ilhakını gerçekleştiriyor. Bugünlerde dünya kamuoyunu meşgul eden hadise de bunun en son ama en kötü oyunculukla neticelenen bir tiyatro sahnesi. Basit bir top mermisinin bile çok büyük yıkımlara sebep olduğu sıcak çatışmalarda balistik füzenin sadece gökten bir metal parçası gibi düşüp toprakta kendi çapında delik açması, toprağa saplanması acem oyununun acemiliğini de göstermiş oldu. Normal bir balistik füzenin en az bir kilometrelik alanı etkilemesi, krater benzeri çukurlar açması beklenilirken; İsrail'e adeta yukarıdan atılmış taş gibi metal parçalarının düşmesi tam bir illüzyonik gösteriden ibaretti. İsrail artık üzerine yaslanacağı ve uluslararası kamuoyunda kendisini mağdur göstererek, soykırımlarını meşrulaştıracağı bir dayanak daha bulmuş oldu. Bu da gösteriyor ki Ortadoğu'da kartlar yeniden karılırken devletlerin reflakslerinin sadece jeopolitikle değil teokolitikle de açıklanması gereken bir durum olduğunu bizlere gösterdi. Öte yandan İran'ın yeni cumhurbaşkanı Pezeşkiyan, "İsmail Heniyye'nin, İran'da şehit edilmesine neden misilleme yapmadıkları?" sorusuna "İsraille ve Amerika ile pazarlık yaptıklarını ve güya İsrail ve Amerika'dan soykırımı durduracağına dair söz aldıklarını" söyledi. Bu açıklamaya inanacak saflıkta/salaklıkta herhangi bir kişi var mı bilmiyorum ama Pezeşkiyan, yaptığı açıklamaya kendisi inanmışsa acilen bir tedavi olması da gerekiyor.

Peki İran bu tiyatroyu neden oynadı? İran, sürekli tehdit edip sahada somut bir şey yapmama alışkanlığını kırmak durumundaydı. Aksi halde kendisinin sürekli olarak abartmış olduğu prestiji kendisine bağlı olarak gördüğü Irak, Suriye, Yemen, Lübnan'daki Şii gruplar üzerinde etkisini yitirecek, bir prestij kaybına sebep olacaktı. İran bu saldırıyla son zamanlarda, Ahmet'i Nejat gibi bazı isimlerin adeta Amerika'ya yalvarcasına "Ne istediniz de vermedik? Her konuda sizinle işbirliği yaptık." türündeki itiraflarını kapatmak ve İran Amerika ile çatışıyor tezini yeniden güçlendirmek durumundaydı. Bu saldırıyla bir anlamda tezini güncellemiş oldu. Diğer taraftan İsrail'in önümüzdeki günlerde Türkiye ile çatışmaya girmesi durumunda Demir Kubbenin, Türk füzelerine karşı İsrail'i gerçek manada savunup savunamayacağı da bu saldırıyla bir anlamda test edilmiş oldu ve İsrail kendi savunmasındaki eksiklikleri de böylelikle görmüş oldu. Bu saldırı kalitesiz bir tiyatral çalışma olarak tarihteki yerini alacaktır. Ancak gerçek manada balistik füzelerle, nükleer, kimyasal, biyolojik, radyoaktif silahlarla yapılan/yapılacak olan savaşların tiyatro olmadığı, şakası olmadığı noktasında Türkiye kamuoyunu bir kez daha uyarmamız gerekiyor.

"Vadedilmiş topraklar?!" hezeyanıyla hareket eden İsrail'in, teopolitik bir fanatizm ile hedefi; Türkiye'nin büyük bir bölümünüde içine alan Ortadoğu'nun tamamıdır. Bu hezeyanın gerçekleşmemesi için alınacak önlemlerden birincisi, İçimizdeki Kripto Yahudilerin ve işbirlikçi hainlerin, manipülasyon ve algı yönetimine karşı şuurlu olmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi