BU, BİR HAKKI TESLİM ETME YAZISIDIR
TGRT den Aydınlık gazetesine kadar her telde oynayabilen bir gazeteci, cumhurbaşkanı hakkında videolar çekip paylaşmış. Ses tonu kulağa hoş gelmediği gibi ağzını gererek konuşması, dikkati, kendisinde topladığı için konudan uzaklaştırıyor insanı. Videonun birisini ses tonundaki sevimsizliğine rağmen izledim. Baştan söylemesi gerekeni sona bırakmış.
Abdullah Gül’e, Erdoğan’ın yakında ölebileceği söylenmiş.
Diğer videolarına kısa kısa göz attım. Adamın, senaryoyu Erdoğan düşmanlığı üzerine kurduğu anlaşılıyor.
Olabilir hiç kimse kimseyi sevmek zorunda değildir ama söyledikleri doğru olmak ve hakkaniyete uymak zorundadır.
Gazetecinin, amacına ulaştığı yapılan yorumlardan anlaşılıyor. En hafifi ‘’en kısa zamanda gebersin’’ diyeyim de, gerisini sizin zihin dünyanıza bırakayım. Bir insanın ölüm haberi için bu kadar vahşileşmiş bir insan topluluğunu bir arada görmek insanı ürkütüyor.
Musalla taşında tanımadığı halde hoca efendinin ‘’nasıl bilirdiniz mevtayı’’ sorusuna ‘’Allah rahmet eylesin’’ diyen bir kültürden, milyonların sevgisini kazanmış bir insan için ‘’gebersin’’ kültürüne geçmiş bir toplum için ne demeliydim ki…
Şimdiye kadar çizgisinde hiç kırıklık olmayan, PKK konusunda tavizsiz duruşuyla takdir edilen, fırsat geçtiği halde iki kez başbakanlığı elinin tersiyle iterek makamların kölesi olmadığını ispatlayan Devlet Bahçeli de hakaret ve densizliklerden nasibini almış.
İstanbul belediye başkanlığı zamanında çamur musluklarını, pınar çeşmesine, çöp dağlarıyla kokan İstanbul’u çiçek bahçesine çevirdiğini; çoğu akşamları hediyesini de alarak fakir sofralarında iftar ettiğini; pislikten bunalan Haliç’i temizlemek için ihale firmasının kendisine verdiği 2 trilyon lirayı ‘’ihaleden düşürttüğünü’’ ve CHP’nin İSKİ skandalını unuttuğumuzu kabul ediyorum.
2002 yılında iktidara geldiği zaman Deniz Baykal’ın, Yaşar Nuri Öztürk’e ‘’hazinede para yok hoca ülke iflas ediyor.6 ay götüremezler. Bırak yıpransınlar’’ art niyetiyle kuşatıldığını; yaptığı yolları, köprüleri, hızlı tren ağlarını; uçağı fakirlerin de ulaşım aracı yaptığını;1944 yılında başlayan IMF borçlanmasını 2013 yılında bitirmesine kadar hepsini bir tarafa bırakıyorum.
Müslüman olduğunu bile söylemekten utanmış, utandırılmış insanlara, parmağıyla göstererek inanmış insanın farkındalığını işaretleyen; bu konuda ki özgüvenin ne kadar değerli olduğu keyfiyetinin psikolojik alt yapısını oluşturan; Batı karşısında ki ezikliği yüzünden, kişiliği örselenmiş insanlara, isyanın asıl hürriyet olduğu bilincini ateşleyen; eski dış işlerinin, Batı salvolarına karşı verdikleri mıymıntı, ne anlama geldiği belli olmayan korkak, singin, şahsiyetsiz cevaplı politikalarına karşı kükreyerek karşılık vermenin dünyada nasıl saygı uyandırdığını öğreten; bağımsız ülke olmak için lider sıfatıyla çok büyük riskler almak gerektiğini düşmanlarına bile dikte ettiren; arkadan vurula vurula, önden vuruşa vuruşa ayakta kalarak sembolleşen; son BMGK da yaptığı konuşmada, Kur’an’ın en büyük düşmanı, cinayet işlemekten sadistçe bir zevk alan İsrail yöneticilerine karşı ‘’masum bir kadını alçakça öldürüyorsunuz’’ diyerek en üst perdeden haykıran duruşunla hatalarına ve yanlışlarına(bunu da yazacağız elbette) rağmen savunduğun mazlumlar kadar seni seviyoruz be reis. Selamlar