Biz biliyorduk onlar da gördüler
İkinci tura sayılı gün kaldı. İktidar emin adımlarla ilerlerken, muhalefet cephesi ise yalpalamaya başladı. Ramazan’da iftardan iftara koşmuşlardı yetmedi, şimdi de milliyetçi pozları kesiyorlar. Allah kimseyi Kemal Kılıçdaroğlu ve Canan Kaftancıoğlu’nun durumuna düşürmesin. Bu kadar kısa sürede bu aksiyonlar insanı yorar. Allah’tan 28 Mayıs’tan sonra bol bol dinlenmeye vakitleri olacak(!)
Seçim sonuçları ile ilgili iktidar cephesinde ve sözde yandaş diye nitelenen basında bir şaşkınlık olmadı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin de ilk turda bitmesi bekleniyordu. Bir puanın altında bir hata payı elbette kabul edilebilir. İkinci tur kararı milletin iktidara son uyarısı olarak kayda geçmeli. Millet bir yandan ülkenin geleceği, yerli ve milli hamleler için iktidarı desteklerken diğer yandan ekonomideki yaşanılan sıkıntılarla ilgili uyarı da bulunmuş oldu.
Seçimin anlamak isteyenler için mesajı çoktu. Öncelikle ülkemizde milliyetçi ve muhafazakâr seçmeni hesaba almadan seçim kazanılamaz. Millet ittifakı, İYİ Parti’nin yanına çeşni niyetine küçük sözde muhafazakâr partileri koymuştu. Küçüklerin ülke siyasetinde bir karşılığının olmadığını biz biliyorduk onlar da görmüş oldu… AK Parti’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilen oyların kendisine verildiğini sanacak kadar benliğe kapılan Davutoğlu’nun bırakın Türkiye’yi, memleketi Konya’da bile bir karşılığının kalmadığını da gördüler. Küçükler CHP’nin oyunu artırmadan bedavadan vekilliklere kondu. Burun kıvırdıkları Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur ittifakına katkısı hepsinin toplamından fazla oldu. Millet ittifakının en büyük yanılgısı HDP’yi yanlarına almak oldu. İstedikleri kadar inkâr etsinler millet neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Yüzde 10 civarında hatta biraz daha altında bir oy için diğer taraftan minimum yüzde 30’luk bir oyu ellerinin tersiyle ittiler. HDP’nin bir Türkiye partisi olmadığını, ırkçı, bölgesel bir parti olduğunu da gördüler…
AK Parti iktidarının ilk gününden beri bu millete hakaret eden kitlenin büyük çoğunluğu millet ittifakı cephesinde toplandı. Vatandaş sözde makarnaya, kömüre oy veriyor, ülkenin geleceğinin umursamıyordu. Bu tezlerinin boş olduğunu da bir kez daha gördüler. Çünkü onların mantığına göre Kılıçdaroğlu’nun açık ara cumhurbaşkanı seçilmesi gerekiyordu. Kılıçdaroğlu işçiye, memura, emekliye, gence, ev hanımına bol keseden yüksek maaş vaat ediyordu. Depremzedelere bedava ev, say say bitmez. Vatandaşa güven vermediği deprem bölgesindeki sonuçlardan bile çok net görülüyor. Milletin gerekirse soğan ekmek yer, vatanımıza sahip çıkarız sözünün kuru bir hamaset olmadığını da gördüler. Vatandaşı anlamak için onunla bir arada olmak gerekir. Oturduğun yerden varsayımla oy hesabı yapılırsa sonuç böyle olur. Seçim matematikle değil, sosyoloji ile kazanılır. Doğu’da İmamoğlu konuşsun, Anadolu’da Yavaş, ilk başta parlak bir fikir gibi görünebilir ama Anadolu irfanı bu tarz ayak oyunlarını yemez. İşin sonunda Yavaş’ın memleketi Beypazarı’nda bile Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk sırada yer aldı.
İkinci turun ardından iktidarın yapacağı ilk şey bütün bahaneleri bir kenara bırakıp hayat pahalılığı üzerine kararlı bir şekilde gitmek olmalıdır. Lafla bu işlerin olmadığı ortada. Fahiş kira artışlarıyla mücadele edeceğiz denildikçe kira fiyatları artıyor. Yüzde 25 zam sınırının piyasada bir karşılığı yok. Döviz kurunda gerileme olmadığı sürece ekonominin düzelme şansı yok. 20 liraya doğru giden bir dolar var. Altın ve dövizde ikili kur oluştu. Seçim süreci, belirsizlik falan derken aç gözlüler ceplerini doldurmaya devam ediyor. Milletin dayanma gücü kalmadı. Döviz kurlarında düşüş, ekonomide istikrar sağlanmadığı sürece maaşlara yapılan zamların bir anlamı kalmıyor. Önemli olan zam değil, alım gücünü artırmak. Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönderilmesi bile konut arzını artırır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk plânda bir milyon kişinin gönüllü gönderilmesinin düşünüldüğünü söylüyor. Bir milyon kişi demek en az 100 bin konutun boşaltılması demektir. Hiç de küçümsenecek bir sayı değil.
Millet ittifakı çevresinde toplanan siyasetçi ve seçmen kitlesi yıllardır kendi kuru ezberleriyle hareket edip her seferinde hata yapıyor. Bizim bildiğimizi onlar sonradan görüyor. Görmek başka şey öğrenmek başka. Öğrenselerdi 20 senedir aynı hataları yapmazlardı. Anlaşılan ya öğrenmek istemiyorlar ya da mayaları buna izin vermiyor.