Bir sofrada öğrendiklerim
Üniversitede hocam demişti…
“Hayatı öğrenmek istiyorsan, garibanın sofrasına otur.”
O yıllarda, cümlenin derinliğini anlayamamıştım.
Fakat Gazeteci olup, gariban sofralarına oturunca cümlenin derinliğini görmeye başladım.
Hayatı öğrenebildik mi bilmiyorum ama bu sofralar çok şey öğretti.
İnsanın açlıkla imtihanını…
Sabrı…
Çileyi…
Yokken paylaşmayı…
Zor durumdayken gülebilmeyi…
Allah’a şükretmeyi…
Ailenin kenetlenmesini ve birlikteliği…
Yetim hakkını…
Yardımlaşmayı…
Ve daha sayamadığım birçok şeyi…
Dün yine zor durumdaki bir garibanın evine misafir olduk.
Ev desem de yıkılmak üzere olan bir gecekondu.
Üflesen yıkılacak vaziyette.
3 odası var.
Bu odaların her birinde farklı aile kalıyor.
Her odanın kirası 350 lira…
Suriyeli mülteciler…
Bir odada kalan aile, 3 nüfuslu.
3 yaşında bir de çocukları var.
Ayağında ayakkabısı yok, elbiseleri ise çöpten…
Yakacakları bazen oluyor bazen de olmuyormuş.
Evin hanımıyla konuştum.
“En çok ihtiyacınız nedir?” diye sordum.
“Battaniye” dedi.
Ve ekledi, “Akşamları çok üşüyoruz.”
Anlatabildiği kadar ailesinin dertlerini anlattı.
Virane evin odasını 350 lira bedelle kiraya veren kişi, bu ailenin halini görmedi mi?
Ya da 100-200 lira fazla para kazanmak gözünü kör mü etti?
Zor durumda olana, düşene yardım etmek bizim örf ve âdetimizde yok mu?
3 yaşındaki çocuğun halini de mi görmediniz?
Hayatın insana neler hazırladığını kimse bilemez.
Varken yardım etmek ve zor durumda olana kolaylık sağlamak bu kadar zor mu?
Hayat bu işte…
Sınav içinde sınav var.
Kiminin sınavı yokluk, kiminin ki de varlık.
Allah, kimseye kaldıramayacağı imtihan vermesin.