Sabit Talha Şahin
Sabit Talha Şahin Bir parça mavilikte sen ve ay

Bir parça mavilikte sen ve ay

Işıklara senden bahsettim. Herkesin korkularına umut ol diye. Seni ışıklarda buldum, kışın biraz daha benimle gökyüzünü paylaş diye. Yaşam döngüsü bizim için hep aynıydı, kışlarımız beraber, yazlarımız biraz uzaklarda geçerdi. Belki ikimiz de tutkularımızda zamanı kaybettiğimizdendir, belki ben gündüzü daha bir yaşadığım içindir, kışlar dayanılmaz bir hal aldı sen göğe dalmışken.

Aydınlık gökyüzüne şahitlik etmek, maviliklerde kaybolmak benim zaafım olsa da geceler bozuyordu bu dalıp gitmelerimi. Sen geceye tutulmuştun, gecelere. Geceyi aydınlatanlara: Ay'a, yıldızlara...

Dayanamadım, yalnız ufuk aydınlanmaya yakınken fısıldamaya sana. Gün doğumu ve gün batımından ibaret olmak istemedim. İkimiz de gökyüzüne bu kadar dalmışken, uyanamazdık. Ben gökyüzünün maviliğini her karışıyla sevsem de sen, geceleri aydınlatanlara kapılmıştın sadece. Bizim için istedim, sana ışıklardan bahsettim.

Hayatına onlar da girdi. Artık yalnızca ay ve yıldızlara hayran değildin. Gökyüzüne baktın, senin için ışıkları yaktım, gözlerini onlara çevirdin. Artık geceyi izlerken ki gibi konuşamaz halde değildin, ışıkları izlerken ânı paylaşabiliyorduk seninle. Bizi birbirimizden alıkoyan tutkularımızdı, gündüz ya da gece bakışlarımızı yukarılara çevirmemizle tutulan dillerimiz koymuştu mesafeleri. Şimdiyse gecenin gerçek bir parçası olmayan ışıklar, seni benimle tutuyordu. Ona tam dalamıyordun çünkü Ay'ın ışığını tanıyordun, yıldızların görüntüleri zihninde kazılıydı. Yine de ne seni bu sevginden vazgeçirecek kadar yabancıydı ışıklar, ne tamamen hayran bırakacak kadar kusursuz. Aydınlıklardı, bu seni yanımda tuttu. İlk kez gece konuştuk, gökyüzünde değildi aklın. Sonunda günün bu vakitlerinde bana da yer vardı orada.

Kimisi bencillik dedi ışıklarla yıldızlarını değiştirmeme kimisi hırsızlık. Gökyüzünü senden çalmadım, sana bizi yaşatmak için şans yarattım. Sönen Ay'ın ötesinde yanan ışıklar bizim umudumuzdu.

Yavaş yavaş maviliklere dalmanı diledim, ben gökyüzüne bakakalmışken yalnız hissetme diye. "O da sende kaybolsun." diye diledim Güneş'e. Farklılığın ayrılığımıza sebepti. Saatler, dakikalar, saniyeler beklemekle geçti birbirimizi.

Aynı ânı paylaşsak ne kolay olurdu, farklılıklarımız bizi ayırdıkça kalplerimiz uzaklaşıyor. Hep bunu düşündüm, seni bana benzetmek istedim. Böylece seninle olurduk, böylece gökyüzünde olurduk, değil mi?

Senin için adımlar attım, sana doğru atamadım. Ondandır sanıyorum dürüstçe diyemem neden bana benze istedim, ben hiç değişemedim. Tek çözüm yolu her şekilde fedakarlıklarla bana adım atmandı, yaptıkların yalnızca seni yormakla beraber beni endişelendirirdi.

Gün batımı ve gün doğumuna karşı hep sözsüz kaldım, senden ayrılıkla gökyüzüne dönüş aynı ana denkti ve ne hissetmek doğru bilemedim.

Yaşam bizleri her yere itti, bir yere, bir ana, bir insana ulaşana dek kürekler çektik. Fark ettik aslında "her" sadece "hiç", pişmanlıklar hiç bitmedi.

Senden bahsettiğim ışıklar, gözlerinde kayboldu...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sabit Talha Şahin Arşivi