Bir Düşünün
Peygamber Efendimiz’in Temizlik imanın yarısıdır” dediğini bizzat kendisinden işittiğinizi farz edin. Duyduğunuz bu sözün dilden dile dolaştığını izlediğinizi de… Ev ev, sokak sokak, “Temizlik imanın yarısıdır” hadis-i şerifini duyanların heyecanına ortak olduğunuzu düşünün. Bu hadis-i şerifin, tıpkı diğer hadis-i şerifler gibi Müslümanlar arasında en çok, camilerde konuşulduğunu düşünün. Ve orada durun. Camilerde…
İlk dönem Müslümanlarının temiz olmadığına dair aklınıza şu güne dek, zerre kadar bir şüphe düştü mü? Eminim ki, düşmedi. Eminim ki, aklınızın ucuna bile gelmedi bu. Hatta şimdi, böyle bir şeyin anılması bile sizi rahatsız etti. (Bazen bazı rahatsızlıklar iyiye işarettir. Bir şeylerin “korunduğunun” işaretidir mesela) Ve eminim, bugün, Müslümanların temizlik konusunda yeterince hassas olmadığını görmek de sizi rahatsız ediyor. Ne yazık ki böyle; bugün, biz Müslümanlar, “temizlik” söz konusu edildiğinde, gıptayla anılacak durumda değiliz. Ve ne yazık ki bu durum, ne mahallemizde, ne işyerimizde, ne evimizde kendini “camilerdeki” kadar açık ediyor!
Evet, durum bu; camilerimiz, yani ibadethanelerimiz, temizlik” başlığı altında anıldığında, başımızı önümüze eğmemize sebep oluyor. Ve evet, bu durumun sorumlusu kişiler, tanımadığımız bilmediğimiz insanlar değil, biziz. Sen, ben, o… Yani camilere giden; vakit namazlarını camilerde eda eden, arkadaşlarıyla cami avlusunda buluşan, yorulunca en yakın camiye koşup dinlenen, kendilerine öğüt veren büyüklerinin çevresinde dizlerini kırıp halka oluşturan… Bütün bunlar, bir başkasına anlatırken çekinmeyeceğimiz, hatta çekinmek bir yana dursun, anlatırken -sessizce de olsa- içimizi ısıtan şeyler; namazı camide kılmamız, bir alimin çevresindeki halkaya dahil olmamız… Ve bütün bunlar olurken, kaşla göz arasında muhatap olup da, bir başkasıyla paylaşmaya bile çekindiğimiz camilerin tuvaletleri!
Bugüne kadar, camilerin tuvaletlerinin temiz olmadığını çevrenizdekilere söyleyebildiniz mi? Herhangi bir camide, bir “yetkiliyi” bulup, bu durumdan hiç de hoşlanmadığınızı söyleyebildiniz mi? “Şikayetimi müftülüğe mi yoksa Diyanet’e mi iletsem?” dediğiniz oldu mu? Peki, daha hazin bir soru soralım; daha evvel hiç, cami tuvaletlerinin temiz olmayışından yakınıp bunu bir başkasıyla paylaşmayı düşündünüz mü?
Büyük ihtimalle, bu soruların cevapları hep “Hayır”. Aklınızdan bile geçmedi, “ortalık yerde” cami tuvaletlerinin pis olduğunu söylemek. Çünkü “Kol kırılır, yen içinde kalırdı” ve siz de alnı secdeye bile değmeyen insanların her fırsatta sizi eleştirip yerden yere vurmasına tahammül edemiyordunuz. Bunu da o sebeple konuşmuyordunuz. Fakat bu duruma, yani camilerin tuvaletlerinin pek de temiz olmayışına, artık sessiz kalmasak, nasıl olur dersiniz?
Önce kendimize söyleyebilsek mesela; “Camilerimizin tuvaletlerinin hali içler acısı!” Ardından birkaç “yetkili” bulsak ve içimizi döksek hatta hesap sorsak, “Neden böyle bu?” Ve sorsak, “Camilerimizin temiz tuvaletlere sahip olması için elimizden geleni yapabiliriz biz, sizce nereden başlamalı?
Kalın efendim sağlıcakla