Bilim ve Vahiy İlişkisi Bağlamında Evrenin Yaratılışı
Bilimde mutlak doğru yoktur, güncel doğru vardır. Kuantum fiziği ile izafiyet teorileri alanında ortaya çıkan yeni gelişmeler ortadadır. Bilim tarihinde mutlak doğru olarak görülen nice bilimsel sonuçlar bu teorilerin ortaya çıkmasıyla birlikte çökmüş ve gerçekliğini kaybetmiştir.
Modern bilim, bugün evet dediğini, yarın yalanlayabilir. Bilim tarihinde bunun örnekleri çoktur. “Allah evrenin oluşumu için neden yaklaşık 14 milyar yıl (bilim dünyasında 13,7) beklemiştir?” “Kur’an-ı Kerîm’de Allah, dünyayı 6 günde yarattığını söylüyor. Oysa bilim dünyası dünyanın yaşının 4,5 milyar yıl olduğunu kanıtladı” gibi iddialar kesin ifadeler değil, izafi açıklamalardır.
Kur’an, bir jeoloji ya da uzay bilimi kitabı değil, hidayet kitabıdır. Kur’an’ın evrenin, insanın, bitkilerin ve tüm canlıların yaratılışından bahsetmesinin iki anlamı vardır. Bunlardan birincisi, yaratmanın mutlaka Yüce Allah’a ait olmasının insana bildirilmesi, diğeri ise, insanın bilimsel manada bu anlatımlardan sonuçlar çıkarmasıdır. Kur’an’ın sadece yaratılışla ilgili değil, bahsettiği tüm konulardan sonuçlar çıkarmasını insana bırakmıştır. Yüce Allah’la ilgili olarak “beklemiştir” ya da yer ve göğü altı günde yarattı ifadesiyle, “bilim dünyası dünyanın yaşının 4,5 milyar yıl olduğunu kanıtladı” sözleri arasında bir çelişki yoktur. Kaldı ki dünyanın yaşının 4,5 milyar yıl olduğu da mutlak bir kesinlik değil, kesinliğe yakın bir yorumdur.
Öte yandan insanoğlunun şu gerçekliği gözden kaçırmaması gerekir. Kur’an-ı Kerim’de gerek evrenin, insanın ve gerekse tüm varlıkların Yüce Allah tarafından yaratıldığından bahsedilen âyetlerin amacı, mutlak yaratıcının Kendisi olduğunu vurgulaması, insanın Yaratanla yaratılan varlığı birbirine karıştırmaması, haddini ve hududunu bilerek tuğyana ve azgınlığa kalkışmamasıdır. Çünkü burada tuğyanın adı, şirktir. Hâlbuki bu ayetler insanı tevhid ve hidayet inancına götürmek için vardır.
Bir defa daha tekrar ederek söylüyorum ki, her biri bir modern bilim olan; jeoloji ve gökbilimin verileri hiçbir zaman mutlak değil, görecelidir. Bugün yaratılışla ilgili telaffuz edilen rakamlardan ve yorumlardan yarın dönülebilir, başka rakamlar ve yorumlar açıklanabilir. Bilim dünyasından buna verilecek pek çok örnek vardır. Bu örneklerden birisi, ışık hızının saniyede kaç kilometre gittiği konusunda fizikçilerin farklı hesaplamalar yapmalarıdır.
Sonuç itibariyle Kur’an’da bulunan, evrenin altı günde yaratıldığı ifadesiyle modern bilimin ortaya koyduğu tespitlerin çelişmesi için herhangi bir sebep yoktur. Kur’an’da kullanılan gün kavramı insana mahsus olan zamandan farklıdır. Dolayısıyla evrenin yaratılması da insan nezdinde altı günden ibaret olmamalıdır. Yukarıda açıklandığı gibi gün ifadesi devir/dönem şeklinde düşünülmelidir. Allah gibi mükemmel bir yaratıcının evreni tek seferde yaratmaması her şeyi bir nizam üzere, intizam, düzen, maslahat ve hikmete uygun olarak yaratması yaratma fiiline daha güçlü bir şekilde delalet etmektedir. Çünkü hikmet, her şeyi yerli yerince yaratmaktır. Binaenaleyh evrenin bir anda yaratılmamış olması Allah Teâlâ’nın buna güç yetiremeyeceği anlamına gelmemektedir. Kaldı ki O, ol dediği zaman her şey olur. Ayrıca evrenin belli bir zamana yayılarak yaratılmasının da bir noksanlık olmadığı Allah’ın her şeye belli bir sınır ve zaman tayin etmesi, yaratırken maslahat üzere ve nizam üzere yaratmasıyla açıklanmaktadır.