Ömer Kocabaş
Ömer Kocabaş Bayram geliyor, kurbanlıklar nerede?

Bayram geliyor, kurbanlıklar nerede?

Kurban Bayramına bir hafta kaldı. Kurbanlık fiyatlarından her yıl şikâyet edilirdi, bu sene işin iyice tadı kaçtı. Neredeyse yüzde yüzün üzerinde bir artış söz konusu. Kızılay’ın vekaleten kestiği kurbanlığın fiyatı ortalama yüzde 140’ın üzerinde artmış, gerisini siz düşünün. Son yıllarda dini bayramlar tatile dönüşmeye başlamıştı. İnsanlar kurbanlığın satın almasıydı, kestirmesiydi, dağıtmasıydı uğraşmak yerine dernekler üzerinden bağış yoluna gidiyordu. Emin olun uçmuş kurbanlık fiyatlarının ardından bu yıl bağışlarda rekor kırılır. Bundan sonrasını da kendisini galerici, yetiştirdiği hayvanı da otomobil sanıp, kafasına göre fiyat belirleyen hayvan yetiştiricileri düşünsün(!)

Enflasyonun arttığı bir ortamda kurbanlık hayvan fiyatlarının sabit kalmasını beklemek doğru değil. Fakat yapılacak artışın da bir sınırı olmalı. Bir yılda ne döviz, ne akaryakıt, ne de yem fiyatları o kadar artmamışken birileri kafasına göre fiyat belirliyor. Ardından belirlenen fiyatlar referans alınıp daha da artırılmaya devam ediliyor. Yem fiyatlarından şikâyet edilirken satılan hayvanların besi olmayıp, yayılım hayvanı olduğunun iddia edilmesi çelişkisini de görmezden gelelim… Hükümetin bu konuya bir el atması gerekiyor diyeceğiz ama boş konuşmuş olacağız. Çünkü hâlâ serbest piyasa masallarını dinlemeye devam ediyoruz. Yetkililer somut olmayan yuvarlak laflarla konuşuyorlar, yansımasını göremiyoruz. Enflasyonu düşürmeye kararlıyız demekle olmuyor. Neyi beklediğimizi bilmeden beklemeye devam ediyoruz…

Maddi anlamda yaşanılan sıkıntılar manevi erozyona dönüşüyor. Kurbanlık hayvanın nasıl kesildiğini görmeden büyüyen bir nesil geliyor. Bayram tatillerinin dokuz güne çıkarılması memlekette daha fazla vakit geçireceğiz sevincinin yerine tatil plânına dönüşüyor. Bugün ortalama bir küçükbaşa 7 bin 500 lira istiyorlar. Kızılay’ın artmış fiyatlarına rağmen kurban fiyatları yurtiçi 5 bin 950, yurtdışı ise 2 bin 650 lira. Diğer vakıf ve derneklerinin ortalama fiyatları da bu seviyede. Vatandaş 2 bin 650 liraya hisse bağışında bulunup, dört, beş bin liralık evine et alsa hem ibadetini yerine getirmiş hem de et yemiş olacak. Bu şekilde yapılacak ibadetten ne kadar manevi haz alınır? Hesapla kitapla yapılacak ibadet ne kadar kabul olunur sorularının cevabını işin ehilleri versin. Peki vatandaşı böyle hareket etmesine neden olanlar hiç mi suçluluk duymayıp, hesap vermeyecekler? Hep suçu birilerine atıp, piyasadan dem vurularak yırtılabilir mi?

Değerlerimiz gözümün önünde kayıp gidiyor. Görüyoruz fakat şikâyet etmeden öteye gidemiyoruz. Yapanın yaptığı yanına kâr kalıyor. Günahmış, sevapmış, ticarette maneviyat unutulalı çok oldu. Artık devletten, yasalardan da bir korku kalmadı. Herkes bir şekilde işini kılıfına uyduruyor. Olan hesap gününü düşünerek kılı kırk yararcasına hareket edenlere oluyor. Her seferinde enayi durumuna düştükleriyle kalıyorlar. Her türlü tahrike rağmen bu yalan dünyanın tuzağına düşmeyen “enayilere” selam olsun.

Hükümet elbette yeni kuruldu, taşların oturması biraz zaman alacak. Lakin bayram öncesi her alanda piyasada bir başıbozukluk var. Herkes kafasına göre fiyat belirliyor. Denetim mekanizması neredeyse yok. Yapılan denetimlerde kesilen sembolik cezaları hesaba alan yok. Son beş, altı yıldır hep aynı şeyleri konuşup duruyoruz, bir ilerleme yok. İnanın yerinde saymaya razıyız. Bundan daha kötüsü olmaz derken hep daha kötüsüyle karşılaşmaktan yorulduk. Hükümetten beklentimiz, sevap, günah dairesinin sınırlarında yaşayan, faiz, kredi, ek hesap gibi bankacılık oyunlarına bırakın uyum sağlamayı isimlerini zikretmekten bile hoşlanmayıp, kendi hâlinde yaşamaya çalışan vatandaşının yanında yer almasıdır. İnsanların alım gücü git gide düşüyor. Maaşlara yapılan zamlar sadece birer rakamdan ibaret. Pandemi öncesi emeklinin bayram ikramiyesi bin lira ile rahatlıkla bir küçükbaş hayvan alınabiliniyorken, bugün 7500 lira olan emekli maaşı ile aynı hayvan anca alınabiliniyor. Varın ötesini siz düşünün…

Kurban ibadetinin önemi, manevi hazzı üzerine iki kelâm bile edemiyoruz. Çünkü artık kurban, kurbanlık deyince ilk başta parası akla geliyor. Bunu düşünen de gariban vatandaş. Durumu iyi olanların dokuz günlük tatili nerede değerlendirecekleri gibi daha önemli dertleri var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ömer Kocabaş Arşivi