Musab Seyithan
Musab Seyithan Batı, Katliamlarla Dolu Tarihi İle Yüzleşmeli

Batı, Katliamlarla Dolu Tarihi İle Yüzleşmeli

Türkiye’yi kıskaca almak için Batılı emperyalistler, Ermeni diasporasının gazına gelerek meclislerinde “Türkiye’nin soykırım yaptığı” kararını alırlar. Kendi caniliklerini örtbas etmek için, aslında Ermenilerin başlattığı katliamı bizlere yamayarak siyasi baskı aracı olarak kullanırlar. Bunu yaparken de tarihlerine şöyle bir bakıp yüzleri de kızarmaz. Çünkü bugün medeni(!) geçinen Batı’nın tarihi, soykırımlarla doludur.

Bu gerçeği Batılı sağduyu sahibi, objektif aydınlar da itiraf etmektedirler. Bu aydınlardan Alman Jurgen Todenhöfer bir televizyon programında şunları söylemiştir: “30-40 Iraklının bir Amerikan bombasıyla öldürüldüğünü duyduğunuzda Iraklıların canının Batılılar için çok fazla bir değer taşımadığını göreceksiniz. Yahudi kökenli ABD'li yazar Susan Sontag ile ölümünden önce güzel bir sohbetimiz olmuştu. Sontag'a şöyle söyledim; ‘Gözlemlediğime göre, bir Amerikalı 10 Iraklı ediyor.’ Şöyle cevap verdi: ‘Bir ABD'li 1000 (bin) Iraklıdan daha değerlidir.’ Buna benim kadar o da üzüldü. Bu çarpık idrak nereden geliyor? Herkes biliyor ki ikisinin hayatı aynı değerde. Neden bizde başka türlü tesir ediyor? Sanırım biz kendimizi bir yalan içerisine yerleştirmişiz. Bu yalan şu: ‘İyi olan, asil olan, yardımsever olan bizleriz!’ Ama gerçek bu değil. İnanıyorum ki biz Batılılar; dünyayı fikirlerimizin, değerlerimizin ve dinimizin mükemmelliği ile fethetmedik. Yalnızca ve yalnızca başkalarından daha acımasızca zor kullandık. Daha ciddi olmam gerekirse haçlı seferlerinde 4 milyon kişiyi öldürenler Müslümanlar değildi. Dünyayı sömürgeleştirirken 50 milyon insanın ölümüne sebep olanlar Müslümanlar değildi. 6 milyon Yahudi’nin ölümüne sebep olanlar Müslümanlar değildi. Aksine bütün bunlar Batı dünyasının zorbalıklarıydı. Bunu bu şekilde idrak etmemiz lazım.

Gerçekleri ekranlardan böyle haykırdığı için Jurgen Todenhöfer, Almanya’da pek sevilmezmiş. Ne de olsa gerçekler acıdır, kendine dokunanları rahatsız eder.

Fakat Batının bu katliamları, tarihen sabittir ve inkârı mümkün değildir. İsterseniz bugün kasıla kasıla medenî (!) olduklarını iddia eden Batı ülkelerinin günah galerisine kısaca göz atıp yaptıkları katliamların çok az bir kısmından örnekler verelim:

Fransa, 1994 yılında Ruanda’da İnsanlık tarihinin en büyük soykırımlarından kabul edilen ve 800 bin kişinin öldüğü soykırımı gerçekleştirmiştir.   

İkinci Dünya savaşında Fransa, Almanlara karşı Fransızların safında savaşmak üzere Cezayir asker verirse bağımsızlıklarını vereceklerini ve dolayısıyla Fransız sömürgesi olmaktan çıkacaklarını söz vermişlerdi. Savaş Cezayir askerlerinin de beraberce savaştıkları Fransa’nın kazanmasıyla neticelendi. İşte Fransa’nın bu zaferinden sonra Cezayirliler verilen vaade istinaden bağımsızlık gösterileri başlattı. Fakat Fransa kalleşlik yaptı ve sözünde durmadı. Cezayir’de başlatılan bağımsızlık gösterilerinde binlerce Cezayirli, Fransız askerleri tarafından öldürüldü. 1954’ten 1962 yılına kadarki Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinde 1 milyon Cezayirli hayatını kaybetti.

İngiltere de tarihte, dünya ülkelerinin yaklaşık %80’ini işgal etmişti. İngiltere’ye “Güneşin batmadığı yer” denmesinin sebebi, İngiltere’de güneş battığında, İngiliz sömürgesi olan başka bir ülkede doğuyor olmasındandır. İngilizlerin bu zamana kadar hiç işgal etmediği 22 şanslı ülke var, fakat bu ülkeleri de başkaları işgal etmiştir.

İngilizlere göre insanlar üçe ayrılır: “İngilizler, Tanrı’nın yarattığı en mükemmel insanlardır. Beyaz derili Amerikalı ve Avrupalılar İngilizlerden sonra gelir. Bunların dışında kalan grup ise III. sınıf köle insanlardır. Bunlara kesinlikle saygı duyulmaz, bunlar İngilizlere hizmet etmek ve vatanlarıyla birlikte sömürülmek için yaratılmış kölelerdir.” Bu inançta olan bir ülke kendi dışındakilere hiç merhametli olur mu? Ki olmamıştır zaten.

İngilizler, tüm dünyanın gözleri önünde 1800-1960 yılları arasında yapmış olduğu katliamlarla 2 ile 5 milyon arasında insanın ölümüne neden olmuştur.

Tekstilde İngiltere ile rekabet ettikleri gerekçesiyle, 40 bin Hint çıkrık ustasının elleri kesildi. Kenyalılar 1952-1960 arasında topraklarına gelen İngiliz işgalcilere karşı ayaklandı. İngiliz kuvvetleri 1950’li yıllarda Kenya’da Mau Mau ayaklanmasını bastırırken, 310 bin insanı toplama kamplarına kapattı, 1 milyondan fazla insanı da işgal ettikleri köylerde tuttu. Olaylar sırasında 100 bin insan canavarca yöntemlerle öldürüldü.

Batı’nın katliamlarını bir makalede dile getirmek mümkün değildir, makalenin sınırlarını kat kat aşar. Kısaca, 70 milyon Kızılderili’yi katleden ve 35 milyonunu da köleleştiren Amerika ve bilumum emperyalist ülkelerin durumunu en güzel ortaya koyan 1977 yılında yazdığı Medeniyetler Diyaloğu kitabında Roger Garaudy şunları ifade ediyor. Batılılar 100 milyonu aşkın Amerika’nın asıl yerlisi olan Kızılderilileri öldürerek dünyada daha önce benzeri görülmemiş bir soykırım yaptı. Bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı da öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirmiştir. Tüm bu soykırımların altında Amerika’ya yerleşen ve bugünkü ABD’nin temelini atan Batılılar vardır.”

Maalesef çağımızın medenî diye yutturulmaya çalışılan, teknolojik bakımdan gelişmiş olan ülkelerine baktığımızda, ulaştıkları teknolojilerle insanlık âleminin topyekûn kalkınmasına katkı vereceklerine, onların sırtından geçinerek semirmeyi tercih etmektedirler.  Menfaatlerine engel olmaya çalışan ülkelere karşı da, son model teknolojik silahlarını kullanarak katliamlar yapmaktadırlar.

            Bu gerçeği zaman zaman kendileri de itiraf etmekteler. Mesela Fransa’nın eski Cumhurbaşkanlarından olan Jacques Chirac (Jak Şirak), 2008 yılında yapmış olduğu bir konuşmasında “Fransa’yı Fransa yapan Afrika’dır” demişti. Yani bu söz; “Avrupa, şu anki gelişmişliğini, sömürdüğü Afrika ülkelerine borçludur. Kurdukları sömürü düzeniyle onların yeraltı ve yerüstü zenginliklerini Batı’ya taşıyarak rahat bir gelecek temin ederken, sömürdükleri ülkeleri de açlık ve sefalete terk etti” demektir.

                        Bu gerçeği anlayan Kenya'nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyata, Batı ülkelerinin Afrika’ya gelişini şu sözlerle dile getirmişti; “Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız, onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı.”

            Onların topraklarına el korken de, her türlü vahşeti normal kabul ederek “Merd-i kıptî, şecaat arz edeyim derken sirkatin söyler” tavrıyla itirafta da bulunmuşlardır.  Mesela Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın, Le Figaro gazetesine 1998'de verdiği mülakatta, “O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil” ifadesini kullanması hâlâ uluslararası kamuoyunca bilinen bir gerçektir.

Bugün de dünyayı kana bulayan, kendilerini medenî (!) diye pazarlayan bu emperyalist Batı ülkeleridir. Ortadoğu, Afrika ve Asya’da dökülen kanların gerisinde hep bu emperyalist, kan emici vampir ülkeler vardır. Menfaatlerine bir dokunun, sömürü hortumlarını kesmeye bir yeltenin, aynen tarihteki hınç ve canavarlıkla üzerinize gelecek, dedelerini aratmayacaklardır. Ortadoğu’ya bir bakın, orada oluk oluk kan akıtanlar kimler ve hangi medeniyete mensupturlar? Teemmül oluna!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi