Azerbaycanlı Müfesirin Müslümanlara Serzenişi
Azerbaycan tarihini ilmi açıdan incelendiğin zaman, en parlak dönemlerinden birisi diyebileceğimiz vakit 1900 ile 1920’li yıllar arasında olan süredir. Bu dönemde Azerbaycan birçok şahsiyetler yetiştirerek bugünkü Azerbaycan’ın temellerini atmıştır. Azerbaycan halkı bu dönem bilim, kültür, edebiyat adamları yetiştiği gibi gelecek zamanlara ışık tutacak din adamları da yetiştirmişti. Bunlardan birisi de hiç şüphesiz, Mir Muhammed Kerim Baküvi’dir. 1853 yılında Baküde doğan Mir Muhammed Kerim Baküvi, Kuran-ı Kerimi Azerbaycan Türkçesine ilk tefsirini yapan müfessir olarak bilinir. Hatta zamanında bir nüshası İstanbul’a da gönderilen bu tefsir için Sultan 2. Abdülhamit Han, Bakuvini “Mecidiye Nişanı”yla da taltif etmiştir.
Eşimin yüksek lisans tezinden dolayı ara-sıra Baküvinin tefsirine bakma fırsatım oluyor. Geçenlerde Maide Suresinin 97. Ayetinin tefsirine bakarken, Bakuvinin yorumu çok dikkatimi çekti. Ayet ile ilgili Bakuvinin yorumunu, anlamanız için birazda sadeleştirerek size aynen aktarıyorum:
““Yüce Allah, saygın olan evi, Kabe'yi, insanların dünya ve ahireti işlerinin ıslahı için belirledi. Öyle ki, her taraftan insanlar orada toplanıp dünya ve ahiret işlerini orada halletsinler.”
Ancak Kabe'ye ziyaret eden Müslümanlar, dünya meselelerini düzeltmenin öneminden bihaberdirler. Yüce Allah'ın, Haccı emretmesindeki hikmeti o ki, Müslümanlar belirlenen bir vakitte, Zilhicce ayında Mekke'de toplansın. Orada kurbanlar kesip fakirlere yedirsinler. Çünkü yemek verilen zaman halkta oraya çok toplanır. Gerçekten de, bugün orada binlerce insan, yemek verildiği zaman oraya toplanıyor, günün sıcağında etleri kurutup, onunla azığını temin ediyor. Hayvan kesmenin bir çok faydası var. Bu Müslümanları bir araya getirir. Müslümanlarda bir araya geldiği zaman da, din ve dünya meseleleriyle ilgili istişarelerde bulunur, buradan çıkan sonuç ne olursa olsun ona uyarlar. Ayetin tefsiri olan bu konu şimdi yavaş yavaş bazı Müslüman ilim adamlarına beyan olmaktadır. Bu ayetin tefsiri bazıları için, bu zamana kadar hala belirsizdir. Müslümanlar, Kur'an-i Kerimde böyle bir ayetin varlığına hiç dikkat etmemişler ki, Hacca gitmenin faydasını da idrak etsinler. Bu zamana kadar her yıl binlerce Müslüman Hacc için toplanıyor lakin, hiçbir fayda elde edemiyorlar.
İslam ümmeti basiret gözlerini açıp Kuran-ı Kerimin ayetlerine dikkat etseler, her ayette ne kadar siyasi anlam olduğunu farkederler. Ancak, hiç birisi siyaset konusunda Hacc ayeti kadar olamaz. Ama ne fayda ki, Müslümanların Hacca gidip-gelmesi tamamen bilinçsiz ve körü-körüne oluyor. Bu muhteşem emirden hiç bir fayda elde edemiyorlar. Mevlana Celalledini Rumi ne güzel söylemiş: "Kendinize gelin de bela çölüne körü-körüne gitmeyin." Kendinize gelin de, körü-körüne Kerbalaya at sürmeyin...
Kuran-ı Kerimdeki incelikleri alimlerin halka bildirmesi gerek. Peki alimler bu ayetin anlamına dikkat edip, halka ilan ve beyan ettiler mi?! Eğer böyle şahıs olsa da ona küfür ve zındıklık isnat ederler. Kendilerini alim gibi gösterenlere ayetin anlamıyla ilgili bunları söylediğin zaman, sanki karınlarına ateş dolduruyorsun. Cehalet ateşi onların göğüslerinde alevlenip,"Haccın tek faydası ahirette hüriler ile beraber olmaktır" deyip konuyu kapatıyorlar."