Aşılamada skor kaygısının zararları
Öncelikle aşı karşıtı falan değilim, aşıya çok güvenmesem de mahalle baskısıyla iki doz Çin aşısı yaptırdım, üçüncüsü için sıra bekliyorum. Fakat sırf ben aşılıyım diye aşı yaptırmak istemeyenler üzerinde kurulan baskıya da sessiz kalacak değilim. Devlet uygulayabileceği, pratikte vatandaşın yararına olan önlemler almalı. Aşı yaptırmayanlara PCR testi zorunluluğu kimse kusura bakmasın saçmalıktan başka bir şey değil.
Aşılamada istenilen seviyede değilmişiz. İstenilen seviyenin ne olduğu da bir muamma haline gelmeye başladı. Sağlık Bakanlığı ilk önce 18 yaş üstü nüfusun yüzde 70’ini aşılarsak toplumsal bağışıklığı elde ederiz demişti. İlk doz aşılamada yüzde 70’i geçtik. İkinci doz yüzde 60’lara yaklaştı, gün geçtikçe artıyor. Buna rağmen bakanlık yetmez diyor. Vaka ve ölüm sayılarının da büyük bir kısmının aşısızlardan olduğu söyleniyor. Geçen yıl bu zamanlar aşı daha ortada yokken bu kadar vaka ve ölü sayısı yoktu derseniz de varyantlar gelişiyor diyorlar. Bazı bilim adamları varyantların artma nedenini aşılara bağlıyor dediğiniz de ise doğru dürüst bir cevap alınamıyor.
Aşılama önemli, herkes aşısını yaptırsın falan güzel sözler lakin yaptırmayanların niye yaptırmadıklarını da düşünmeliyiz. İnsanın kronik rahatsızlığı vardır, bağışıklık sistemine güvenemiyordur. Hiç olmadı aşıdan, aşının kendisine rahatsızlık vereceğinden korkuyordur. Korku deyip geçmeyin, korkup psikolojisi bozulan bir insan aşı olduktan sonra aşının etkisinden değil sırf psikolojik sebeplerle kalp krizi geçirip ölebilir. Böyle bir vakada aşı insanı öldürüyor demeyeceğiz de ne diyeceğiz… Yani herkes keyfi, maksat gıcıklık olsun diye aşı karşıtı değil. İnsanlarda ölüm korkusu var. Bugüne kadar ülkemizde aşı yaptırdı öldü diye bir haber duymadık. Öte yandan ise bakanlığın son bir, bir buçuk yılda kalp krizi ve çoklu organ yetmezliğinden ölenlerin sayısını da açıklaması gerekiyor. Bu iki afili ölüm şekli olduğu sürece kimse aşıdan ve yan etkilerinden ölmez…
Gelelim yeni alınan PCR testi kararına. 6 Eylül tarihinden itibaren konser vb. eğlence organizasyonlarında, toplu taşıma ile şehirler arası seyahatte 48 saat öncesinden test zorunluluğu getirildi. Bakanlığın bu kararı bile ikinci el araç fiyatlarını uçurabilir(!) Şimdi alınan bu karar nereden tutarsanız elinizde kalıyor ve bilimsel bir tarafı da yok. Tamamen aşı yaptırmayanları seve seve aşıya yönlendirme çabası. İnsanların sürekli test mi vereceğiz lanet olsun aşıyı yaptırıp kurtulalım demeleri için resmen baskı yapılıyor. Bu arada aşının etkisiyle ölen de ölsün, yeter ki aşılama da istenilen oranlar yakalansın.
Devlet uygulayamayacağı kararları alıp vatandaşın gözünde güvenini sarsmamalı. Şimdi Etkinliklere katılacaklar, şehirler arası seyahate çıkacaklar her seferinde test yaptırma gittiği zaman sağlık sistemi ne kadar tıkanacak acaba hesaplandı mı? Maksat sağlıksa işin bir de şöyle bir boyutu var. Vatandaş kendini çok iyi hissediyor ama sırf test zorunluluğu için hastaneye gitti. O arada gerçekten hasta olan birisi de test vermeye geldi ve sağlıklı vatandaşa da virüs bulaştırdı. Bunun olma olasılığı oldukça yüksek. Peki, sağlıklı olmasına rağmen sırf geçerliliği olmayan dayatma yüzünden bir vatandaş ölürse bunun hesabını kim verecek. Aşı yaptırmayanların ölümüne üzülmeyecek miyiz, onlar insan değil mi? Eminim iki gün sonra merdiven altı sahte testler ortaya çıkacak, otobüs firmaları vatandaşlarla kavga edip duracak. Bütün bu atraksiyonların hükümetin hanesine eksi olarak yazılacağı unutulmamalı. Maksat sağlıksa her yol mübah demenin kimseye bir faydası yok. İnsanların psikolojisi bozuluyor. Bir de şehirler arası toplu taşımada test zorunlu ama özel araçta yok. Özel aracıyla seyahat edenler diğer şehirde hiç mi araçlarından çıkmayacaklar. Hasta olup olmadıkları nasıl belli olacak? İnsanların burnundan getirip aşı yaptırmaları hedefleniyor.
İnsanların üzerinde sözde onların sağlığını düşünüyoruz diye günden güne baskı artırılıyor. Başından beri takdir ettiğimiz Sağlık Bakanlığı’nın bu kararının bir mantığı yok. Umarız en kısa sürede geri adım atılır. Anlaşılan bir şeylerin düzelmesi için illâki her zaman olduğu gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın devreye girmesi gerekecek…