Musab Seyithan
Musab Seyithan Allah için Kurban Edebileceğimiz İsmaillerimiz olmalıdır

Allah için Kurban Edebileceğimiz İsmaillerimiz olmalıdır

Bayram günlerinde ibadet maksadıyla kesilen hayvanı ifade eden kurban, Allahu Teâlâ'nın lütfettiği varlığa bir teşekkürdür. Kurban paylaşmaktır. Kurban ibadetinin icra edildiği bayram günlerinde paylaşma ahlakımız daha da pekişmekte; fakirler, yetimler ve kimsesizler hem kesilen kurbanla, hem de ziyaret gibi sosyal etkinliklerle ve diğer ekonomik yardımlarla sevindirilmektedir.

Paylaşma, toplum açısından çok önemlidir. Sosyal adalete hizmet için zengin olan Müslümanlar kurban keser, fakirler de bol bol et yeme fırsatına kavuşur. İnsanların ihtiyacı için her gün yeryüzünde yüz binlerce hayvan kesiliyor. Fakat bunlardan sadece hali vakti yerinde olanlar faydalanabiliyor. Kurban bayramında ise Allah rızası için bir kısım hayvanlar kesiliyor. Bunların etlerinden muhtaç insanlar istifade ediyor. Böylece kurban ekonomik bir mesele, dini ve ahlaki bir mahiyet kazanıyor. Şahsi menfaat yerine, kamunun menfaati hâkim oluyor.

Kurbanın, kurban kesilen ev halkı ve çocuklar üzerindeki psikolojik olumlu sonuçları da aşikârdır. Çocuklarımızda, “Uğruna kurban edeceğimiz, gerektiğinde kurban olacağımız bir değere” bağlılık bilinci gelişir. Kesilen kurbanın paylaşılmasına şahit oldukları için onlarda da paylaşma ahlakı gelişmektedir. "Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe iyiliğe eremezsiniz." (3Âl-i İmran: 92) ayeti mucibince veren elin, alan elden hayırlı olduğunu yaşayarak öğrenmektedirler.  Çünkü iman, sevdiğin şeyi kurban etmektir, gerektiğinde de kurban olabilmektir.

Kurban ibadetinin mahiyetini anlamayanlar, kalplerine henüz yerleşmeyen imanlarıyla kalkıp kurban kesmeyi bir “hayvan katliamı” olarak niteleyerek her yıl bayram öncesi aynı nakaratı tekrarlayıp dururlar. Her gün mezbahalarda kesilip kasaplara, marketlere, lokantalara dağıtılan oradan da insanlara servis edilen on binlerce hayvandan hiç bahsetmezler. Kurban bayramı günlerinde kesilen hayvanlardan dolayı toplumda et ihtiyacı kısmen azaldığı için o günlerde mezbahalarda hayvan kesilmemektedir. Böylece rutin olarak kesilen hayvan sayısına ekstradan bir ilave olmamaktadır. Yani Kurban bayramı günlerine “Hayvan katliamı günleri” olarak bakmak, meseleyi çarpıtmak ve İslam karşıtı bir duruş sergilemektir. O kişinin durumunu Müslümanlıkla bağdaştırmak mümkün değildir. Kendi mutfağında protein ihtiyacını karşılamak için buzdolaplarında eti hiç eksik etmeyenler, yılda bir kez de olsa doya doya et yeme fırsatı bulan fakirlere bu hakkı çok görmek isteyenler; karnı tok, sırtı pek sosyete kodamanlarıdır. Bunların, kurban ibadetinin sosyal paylaşımdaki yerini anlamaları mümkün değildir. Bunlar, toplumun değer yargılarından kopuk olarak oluşturdukları çevrelerinde, -bir kurtçuk gibi- ördükleri kozanın içinde hayatlarını sürdürürler.

Hâlbuki Türkiye ile herhangi bir Batı ülkesi karşılaştırıldığında, Batıda kişi başına Türkiye’dekinin neredeyse yirmi katı fazla et tüketilmektedir. Bu demektir ki, en iyimser tahminle Batıda Türkiye’dekinin yirmi katı fazla küçük veya büyükbaş hayvan kesimi yapılmaktadır. Üstelik bugün Hıristiyan Avrupa ülkeleri et ihracatının merkezi konumundayken Batılı anlayışın hayvan kesimine karşı çıkmasını anlamak mümkün değildir. Bunu İslam karşıtlığından başka bir şeyle izah etmek imkânsızdır.

Müslüman için aslolan İbrahimî bir iman ile adamak ve adanmaktır. Hepimizin Allah yoluna kurban edebileceği İsmailleri olmalıdır. Rabbimiz bize “evladınızı kurban edin” demiyor ama çok sevdiğimiz, İsmail kadar değer verdiklerimiz mutlaka vardır. Bunlar bazen çok sevdiğimiz ve kaybetmekten korktuğumuz mal, makam ve sosyal statümüz olabilir. Bazen de çok sevdiğimiz çocuklarımızın geleceği veya hasretini çektiğimiz memleketimiz ya da nefsimiz olabilir. Gerektiğinde bunları Allah yolunda kullanmalıyız. Herkes elbette kendini de, İsmail’ini de iyi bilir. Onun en çok sevdiği ne ise, İsmail’i de odur işte. Gerektiğinde bunları Allah yoluna adamamız İbrahimî bir duruştur.

Sonuç olarak deriz ki, müslümanlar kurban kesmekle Allah’ın emrine itaat etmiş olurlar.  Böylece Allah için fedakârlık yapma alışkanlığı kazanırlar. Toplumda yardımlaşma ve dayanışma yoluyla kardeşlik ve dostluk bağları güçlenmiş olur. Sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur ve bir yıl boyunca et yeme imkânı bulamayanlar bu vesileyle et yemiş olurlar.  Zengin, malını feda ederek şükretme imkânını elde ederken, fakir de bayram vesilesi ile bulduğu bir yiyecek için şükretme imkânına kavuşur. Zengini, -eğer varsa- cimrilik hastalığından veya dünya malına düşkünlükten kurtarır.  Hayvan piyasasında ticari bir canlanma meydana gelir.  Hayvancılık teşvik edilmiş olur.  Deri sanayinin gelişimine katkıda bulunulur. Siz malınızı kurban edemezseniz, malınızın kurbanı olursunuz.  Kurban Bayramı, malımızı Allah için kurban etme, Allah için fedakârlık yapma günüdür. Mübarek olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi