AK PARTİ İL BAŞKANLIĞI SEÇİMİ
İktidar partisinin il başkanlığı seçimleri dünyanın her yerinde yakından takip edilir. Hele bir de başbakanın seçim bölgesi söz konusu olduğunda, bu çok daha önemli hale gelir. Zira başbakan, diğer seçim bölgelerine kendi seçim bölgesinden/memleketinden aldığı destekle ‘başı dik’ ve ‘alnı açık’ şekilde gider, destek talep eder.
Bu manada yakın tarihimizde öne çıkan siyasi liderlerin tamamı belli illerle beraber anılırlar: Isparta – Demirel, Ecevit – Zonguldak, Erdoğan ve Yılmaz – Rize, Özal ve İnönü – Malatya, Erbakan ve Davutoğlu – Konya. Bu eşleştirmelerden üç tanesinin farklı olduğu hemen anlaşılıyor. Malatya ve Rize iki farklı siyasi yaklaşımı temsil eden Özal – İnönü ve Erdoğan – Yılmaz ikililerine destek vermişler; Konya benzer yaklaşıma sahip Erbakan ve Davutoğlu’na destek vermiş/veriyor.
Görüldüğü gibi şehirler bağrından çıkan (ya da bağırlarına aldıkları) liderlere sınırsız destek veriyorlar. Bu manada Konya’nın son derece duyarlı olduğunu biliyoruz. Şimdiye kadar her defasında adaylara değil, onların temsil ettiği liderlere ve davalarına destek verdi.
Kayıtsız - şartsız desteğini beyan eden bu seçmen bütün iyilikleri hak ediyor; o nedenle tercihlerine de saygı duyulmalı, ‘hoyratça’ kullanılmamalıdır. Konya il başkanlığında devir, teslim 27 Aralık günü yapılan görkemli bir Kongre’de ve Başbakan Davutoğlu ve Hamas lideri Halid Meşal’in katılımlarıyla gerçekleştirildi. Eski yönetimde görev yapan kadro ‘emaneti’, problemsiz bir şekilde yenisine devretti. Demokrasinin cilveleri, siyasetin güzellikleri bunlar. Birileri gelecek, görev yapacak ve yerlerini yenilerine bırakacak. Eskiler yaptıklarıyla, yenilerse yapacaklarıyla değerlendirilecekler. Ak Parti böyle bir parti. Burada ‘koltuk’ kavgası olmuyor.
Bize ‘hayırlı olsun’ demek düşer, ama uyarılarımızı da yapmak kaydıyla. Aynen Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e yaptığı nasihatler gibi. Geçtiğimiz hafta istifa eden Kadın Kolları Başkanı birtakım eleştiri ve uyarılarla ayrıldı. ‘Haklı, haksız’ tartışması gereksiz. Oldu ve geçti. Ama mutlaka ders çıkarılmalı.
Yeni il yönetimi şehrimiz ve ülkemiz adına kararlar verirken son derece dikkatli olmak zorunda. İl başkanını şahsen tanımam, il yönetiminde birkaç kişi dışında tanıdıklarım yok. Hiç kimseye peşinen kefil olmayacağım gibi, yargılamam da. Ancak, hatırlatmalarımızı yapmanın önemli olduğuna inanırım. Önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi, ‘yönetim Yeni Türkiye idealine uygun hareket etmeli’ dersem herhalde maksat hâsıl olur.
Yönetimin işi hakikaten zor. İnşallah farkındadırlar. Bir defa Ak Parti aşırı yüksek bir destek seviyesine sahip. Cumhurbaşkanlığı seçiminde dört kişiden üçü oy verdi. Genel seçimlerde kıyas bu seviye ile yapılacak, çünkü yapılan en son seçim. Seviye düşerse başarısızlık anlamına gelir. Yetmez; artması da gerekiyor. Zira o seçim henüz Davutoğlu, başbakan olmadan önceydi. ‘Başbakan faktörü’ mutlaka önemli. Normal olan % 76. Fazlası başarı anlamına gelir.
Boşuna mı 28 Ağustos’tan beri her gün Konya’da bir bakan ağırlamak, her gün önemli bir heyeti misafir etmek? Elbette değil. Olmaması da lazım. Konya artık, ‘eski’ Konya değil. Türkiye’nin ‘merkezi’ haline geldi. Ülkenin her yerinden müthiş bir yönelim var. Üniversitelerden, belediyelerden, bürokrasiden bizleri arayıp, Konya’nın ‘nabzını’ tutmaya çalışıyorlar. Bunu tüm siyasetçilerimiz, belediye başkanlarımız ve yöneticilerimiz fark etmeli. Şu ana kadarki izlenimlerimiz maalesef etmedikleri yönünde.
İktidar partisi il başkanlığı ‘leke’ kabul etmez. Zira yetki kullanıyorlar. Tüm millet adına karar veriyorlar. Şaibesiz olmaları hayati. Tüm toplumu kucaklamadan, farklılıklara saygı duymadan görevlerini layıkıyla yapamazlar. İletişim kanalları mutlaka açık olmalı, başı dara düşen ve ihtiyacı olan herkes ulaşabilmeli. Ayrıca, milletin hissiyatını anlamaları yetmez, aynı zamanda o hislere tercüman da olmaları, inisiyatif almaları gerekiyor.
Milletten ve onun derin hissiyatından ayrılmamaları lazım. ‘İstişare’, ‘katılım’ ve ‘tüm görüşlere saygı’ anahtar kelimeler. ‘Dediğim, dedik’ derlerse olmaz. İstişareyi sadece teşkilatlarla yaparlarsa yetmez. Toplumun derin hissiyatına da ulaşmaları gerekir. Sivil toplum, medya, meslek kuruluşları, seçilmiş aktörler, eğitim kurumları gibi farklı toplumsal katmanlar mutlaka sürece dâhil edilmeli. Konyalı siyasetçiler bu kesimlere önem vermiyor. Bu bir vakıa. Hata yapıyorlar!
İnanmayanlar bir baksın: Çözüm Süreci kimlerle götürülüyor? ‘Gezi’ türü sosyal olaylarda kimlerle istişare ediliyor? Başbakanımız geçtiğimiz Cuma günü kimlerle yemek yedi? Sahi Dolmabahçe Ofisi’nin Konya’da karşılığı neden yok? Niçin Başbakan’a, Konya’da, Dolmabahçe benzeri, görüşmeleri yürüteceği bir Ofis tahsis edilmez? Dolmabahçe’yi Konya’ya getiremezsek başarısız oluruz. Hedef bu olmalı...
Yönetim bütün bunları başarabilir mi? Zaman gösterecek. İzleyeceğiz. Eleştiri hakkımızı gerektiğinde kullanacağız. Takdir edilecek davranışlarını da alkışlamak kaydıyla. Yani doğruya-doğru, yanlışa da yanlış diyeceğiz. İlkemiz ‘hayrı tavsiye etmek, şerri de eleştirmek’.
Hayırlı olsun, hayırlı işler yapsınlar…